13 Haziran 2010 Pazar

5000 yıllık sumer-türkmen bağları 2 (dillerin mukayesesi)

IV. SÜMER VE TÜRKMEN DİLLERİNİN MUKAYESESI

1. Dillerin Meydana Gelişi Ve Onların Akrabalığı Meselesi

“Dil mitler ve masallar yolu ile muhafaza edilip, kuşaktan kuşağa geçmek yoluyla çoğalmış ve zenginleşmiştir. Elde edilen tarihî belgeler insanın dil ile hayvandan ayrılmış olmasını anlatır. Dil, “tanrıların insanlara verdiği armağan” olarak telakki edilmiştir. Bu anlam sonra Kitab-ı Mukaddes’te şöyle izah edilmiştir: “Başta sadece dil vardı.”[144]

İnsan topluluklarında dilin meydana gelmesi üzerine düşünürler çeşitli fikirler ortaya koymuşlardır. Burada dünya çapında tanınmış ünlü dilci, uluslar arası Dog-Hamershold ödülünü kazanan, 25 dilde konuşan ve dil konusunda yüzden fazla eser yazmış Charles Berlitz’in fikrine bakalım. Dilin meydana gelişi konusunda ortaya konmuş fikirler ve teoriler şöyle özetlenebilir:

1- Genellikle kuşun, balığın, su ve kır hayvanlarının seslerine benzer seslerin işlenmesinden ilk sözcüklerin meydana geldiği kabul edilmektedir.

2- İlk sözcüklerin bir şeyi duyurmak veya yardıma çağırmak için kullanılan seslerden meydana gelmesi muhtemeldir: Hey, tut, kaç, ne vs. Bu sesler meselâ bir mağaradan bir yaban hayvanının beklenmedik durumda birdenbire çıkıp saldırdığı anda çıkan sesler olmalıdır.

3- “Aha” teorisi: Kötü ya da şaşkınlık, açlık, ağrı gibi heyecanı etkileyen duygular sonucu uf, ay, vay, ov gibi ilk sözcükler meydana gelmiştir.

4- Bau-Bau teorisi: Hayvanların seslerine öykünerek onlara benzer sözcüklerin meydana getirilmesi ya da adların konulması. Örneğin mu-mu (öküz), hau hau (köpek), me-me (koyun).

5- Kling-klang teorisi: Dilin insanı etkileyen çevresindeki şeylerden meydana gelmesi: “Bum” gök gürültüsü, “plaç” su, “tziş” bıçak, “kinstir” ateş, “pika pika” yıldırım, Yunanlılarda “bum” her patlayıcı şey vs. “Tun tun” kızılderililerde yürek demektir.

6- “Yo-he-ho” teorisi: Bu teori ilk sözcüklerin meydana gelmesini, insanların beraberce çalışmaya ve yaşamaya başladığı zamanda birbiri ile anlaşmak gerektiği fikrini ortaya koymaktadır. Meselâ büyük taşları beraberce yuvarlayarak bir tehlikeli hayvanın inini kapatmak gibi işlerde. Türkü ve şiirlerin de bu gibi durumlarda meydana geldiği yaygın olarak kabul edilmektedir. Günümüzdeki dillerde kökü Neolitik Çağ’a ait olan sözcükler vardır. Meselâ Bask dilinde bıçak için kullanılan sözcüğün tercümesi “kesen taş” (keskin taş) oluyor.

7- Pu-pu teorisi: Bu teoride, ilk temel dilin meydana gelmesinde korku, av ve savaşın olduğu fikri öne sürüyor. İlk sözcüklerin duygu, heyecan ve coşku gibi ruhî hareketleri ifade etmek için meydana geldiği kabul edilmektedir. Sevgi ve nefret sözcükleri buna bir örnektir. Dillerin hemen hemen hepsinde “sevgi” için kullanılan sözcük, hoş ve yumuşak olurken “nefret” için kullanılan sözcük tam tersine kaba ve sert yansımaktadır.”[145]

Burada başka bir dilci olan Faster’in, dillerin akrabalık konusunda öne sürdüğü fikri zikredebiliriz. O Amerika Kızılderililerinin de hemen hemen 10.000 yıl önce Kuzey-Doğu Asya’dan Bering Boğazı’ndan geçip gittiklerini, onların soylarının Avrupa-Moğol karışımı olduğunu hatırlatarak yeryüzündeki insan toplumlarının birbirinden tam ayrı yaşamadıklarını, onların şimdiki konuştukları dillerin temellerinin bir kaynaktan geldiğini ve köklerinin nihayet bir noktada birleşmekte oldukları fikrini ileri sürmektedir. Buna örnek olarak Kızılderililerin dili ile Fin-Ugor ve Lap gibi Avrupa’da yaşayan halkların dilleri arasındaki benzerlikleri gösterir.[146]

Buradan Fin-Ugor dilleri ile Türk dillerini de içeren Ural-Altay dillerinin akrabalığını göz önünde bulundurursak, Kızılderililerin dilleri ile Türk dillerinin de akraba olabileceği neticesi ortaya çıkar. Faster ortaya koyduğu fikrini birkaç örnek verdikten sonra şöyle devam ettirir: “Konuşmamızın başından beri zikrettiklerimizi bir daha kısaca tekrar etmek istersek, ispat edilmesi gereken meseleler aşağıdakilerden ibarettir:

1. Bütün insanlık bir dönemde ortak bir dili konuşmuş mu veya ayrı ayrı toplumlar birbirinden bağımsız ayrı ayrı çağlarda, kendi yaşadıkları bölgelerde kendilerine ait özel dil mi oluşturmuşlar? Bu soruya şöyle cevap veriliyor. Şimdiki kuşaklar, yeryüzünde yaşayanların tümünü oluşturan genel ve ortak sözcük mayasını oluşturmuşlardır. Günümüze kadar mevcut olan ispat imkânına göre, bu söz mayası altı tane arketipten kaynaklanmıştır. Bu arketipler şunlardan ibarettir: 1. Ba, 2. Kall, 3. Tal, 4. Os, 5. Ak (Acq), 6. Tag

2. Yukarıdaki cevabın ispatı olarak “insan dili kesintisiz ve devamlı gelişmeye uygun olarak, kendi başlangıcından günümüze kadar, binden fazla dil ve lehçeyle ayrılmış olmasına rağmen, belli bir açık yolu aşmıştır” şeklindeki düşünceye güçlü destek vardır.

Günümüzdeki çok çeşitli dillerimizin kökü, yukarıdaki altı tane arketipten kaynaklanmış olan az sayıda sözcüklere gitmektedir. Bu durum gerçek ise, her dilde varolan binlerce kelimenin, bunlar gibi az sayıda ve çok basit olan başlangıç formalarından kaynaklanmış olması söz konusudur. Çünkü her bir dil, belli amaçları anlatmak için kullanılmış ses formalarından meydana gelmiştir. Yukarıda izah ettiklerimizi kısaltarak şöyle formülleştirebiliriz: Bütün insan birliğinin altı tane arketipten oluşan belli bir ortak sözcük mayası olmuştur. Bu sözcük mayası günümüzde de her bir dilin temelini teşkil etmekle beraber, günümüzdeki dillerin arasında var olan bağlantıyı açıkça göstermekte ve anlatmaktadır.”[147]

Faster bu eserinde altı tane arketipin her birinde çeşitli dillerde oluşan birkaç bin sözcüğü örnek vererek, onların anlattığı genel amaçları konusunda izahlar da vermiştir. Bu kelimeler arasında günümüzdeki Türkmence’de kullanılmakta olan sözcüklerin pek çoğuna rastlıyoruz. Ancak bu meselenin üstünde durmak konumuz çerçevesinde mümkün olmadığından, onun özel bir konu olduğunu, dil ve kültürümüzün tarihini öğrenmekte büyük önemi olacağını hatırlatmakla geçiyoruz. Bu sözcüklerin tarihî önemi konusunda düşünür sözüne şöyle devam ediyor: “Amerikalıların (burada Kızılderilileri kastediyor B.G.) dillerinin öğrenilmesini önemli kılan başka bir gerçek ise, dilin her zaman için gözden kaçırılması mümkün olmayan belgesel ehemmiyete sahip olmasıdır. Çünkü bir defa yazılarak kalan her sözcük belli bir dönemin gerçeğini kendinde muhafaza ederek devamlı anlatmaktadır. Başka şeyler değişebilirler ancak sözcükler değişmeden devamlı kalır. Eski Almanca “faran “ sözcüğü buna açık bir örnektir. Bu sözcük günümüzde araba, bisiklet veya başka bir araçla belli bir yere varmayı anlatırsa da ancak aynı kelime bundan iki bin yıl önce bir yere yaya olarak varmayı anlatmıştır.[148]

Görüldüğü gibi Alman dilindeki “fahr” sözcüğü Türk dilindeki “var” (varmak) sözcüğü ile aynı kökten meydana gelmiştir. Faster’in fikrine göre, arketipler meydana geldikten sonra yeryüzünde yaşayan insanların eski atalarının genel bir ortak dil oluşturdukları, ilk meydana gelen sözcüklerin ise “doğa”, “ateş” ve “kadınlar” ile ilgili olduğu ispat edilmiştir. O, sözünün ardından dünyanın çeşitli dillerinden kadınlarla ilgili sözcüklerin yüzlerce örneğini veriyor. Bu örneklerin arasında günümüzdeki Türkmen dilinde var olan “ene” (bazı ağızlarda emme), “mama” (annenin annesi), “heley” (eş, hanım, gelin), “gıyz” (kız), “gayın” (kayın) gibi sözcüklerin aynısı veya onlara çok benzer kelimeler vardır.[149]

Şimdi konumuza aşağıdaki sorularla devam edelim: Yukarıda ortaya koyulan bilimsel fikirlere uyarak, “yeryüzünde birbirini anlamayan binlerce dilin aynı kaynaktan meydana geldiği” sonucuna varırsak, o zaman bu dilleri hangi ölçülere göre belirli akraba öbeklerine ayırabiliriz? Bu soruya tanıdığımız uzmanlar aşağı yukarı aynı cevabı vermişlerdir. Biz burada bu konuda geniş ve ilmî açıklama yapan Störig’in fikrini esas alıyoruz: “Kökü bir olan diller, kendi aralarındaki genetik bağlantılarla belirlenmektedir ve bu bağlantı esasında başka dil gruplarından farklılaşmaktadır.”Birbirine genetik bağlılık” ne demektir? Bunun için aşağıdaki üç etabı göz önüne almak gerekir:

1- Birkaç dilin belli bir ana dilden meydana gelmiş olması ile ilgili olarak yazıya geçmiş mükemmel dokümanların, inandırıcı delillerin elde olması. Mesela Fransızca, İtalyanca, İspanyolca gibi “Roman” dillerinin Lâtin dilinden meydana gelmiş olması konusunda böyle dokümanlar vardır.

2- Dillerin birinci gruptaki gibi belli bir dilden meydana gelmiş olması hakkında yeterli doküman bulunmasa bile, çeşitli diller ve onun lehçeleri özellikle onların elde edilmesi mümkün olan en eski örneklerini nazar-ı itibara alarak araştırıldığında, temel bir dilden meydana gelmiş olmaları açığa çıkabilir; Indo-German dillerinde durum böyledir. Yani onların en eski nüshaları araştırıldığında dokümental olmasa da aynı dile gittikleri görülebilir.

3- Birinci etaptaki gibi iyice dokümental olarak ispat etmek veya ikinci etaptaki gibi yeterli miktarda esaslı dokümanlar olmasa da, belli bir dil grubu, onların ortak sözcüklerini (elbette ayrı ayrı akraba olmayan dillerin de sözcük alıp verme imkânını dikkate alarak), her şeyden önce onların gramer ve ses benzerliklerini esas tutarak onların “belli bir akraba dil grubunu oluşturuyor” şeklinde bir varsayımı ortaya koymak mümkündür. Bu şartlara göre örneğin Kızılderililerin, Afrikalıların ve buna benzer bazı kaybolmuş eski kavimlerin dilleri, belli bir dil ailesinde yer almaktadırlar.”[150]

Sümer dili ile Türk dilinin mukayesesine gelince, bu diller arasındaki ilişkilerin ispatı için genelde ikinci ve üçüncü dil kaynaklarına başvurulmaktadır, yani bu iki dilin sözcüklerinin ve onların gramerlerinin arasındaki uygunlukları ve benzerlikleri esas almakla hareket etmek mümkündür.

Dil uzmanlarının dünyadaki dilleri sınıflandırmak için teklif ettikleri gramer kuralları ve ölçülerine bakılırsa, dillerin geçirdikleri olgunlaşma süreçleri ve onların gramer özellikleri birbirinden çok farklı ve karmaşık olmasından dolayı araştırmacıların onları belli gruplara bölmeleri de birbirinden biraz farklıdır. Ancak genellikle dünyadaki diller aşağıdaki şu üç temel gruba bölünmektedir.

Sümer-Türk dillerinin köklerinin bir olup, bir gruba ait olması hakkında bilgi ve açıklamalar bulunmaktadır. İranlı tarihçi Hasan Pirniya şunları kaydeder: “Âlimler dünyadaki mevcut dilleri üç gruba ayırmaktadırlar. Birinci grup “tek heceli” diller (Monosilabik). Bu dillere “kök diller” de denilir. Bu diller kök sözcüklerden meydana gelir. Bu kelimelerin önüne veya ardına başka heceler eklenmez. Çin, Anam ve Siam dilleri bu gruba aittir. İkinci grup “iltisaki” dillerdir. Bu dillerde kök sözcüklerin ardına ekler katılmak yolu ile yeni sözcükler yapılıyor, ancak kök sözcük değişmeden kalır. Dilleri iltisaki olan halklar şuunlardan ibarettir: 1-Ural-Altay dilleri, örneğin Türkler, Tatarlar, Moğollar, Finler, Tunguzlar, Samoyedler. 2- Japonlar ve Koreliler. 3- Hind Dravidiler ve Basklar. 4- Yerli Amerikalılar. 5-Afrika’daki Nubililer, Hutentutlar. Eski kavimlerden bu dil grubuna girenlerden Elâmlılar, Hititler, Sümerler üzerinde de durulmaktadır. İlim adamlarının bazıları Sümerceyi de iltisaki dillere dahil etmektedirler. Üçüncü dil grubu ise Ariyanlı Hind Avrupalılar ve Samîlerden ibaret olan “Flektiv” dil grubudur.”[151]

2. Dünya Dillerinin Sınıflandırılması

2.1. Bükünlü Diller: (Flektiv / Tasrifî):

Bu dil grubunda sözcükler kendi temel anlamlarını muhafaza ederken çeşitli kişilerde, durumlarda ve sözlerde tuttukları yerleri ile ilgili çeşitli şekiller alırlar. Örneğin “İnnomine Patris” (babanın adında). Burada nomine sözcüğü nomen (ad, isim) sözcüğünden gelir, ardına eklenmiş “e” harfi onun “in” prepozisyonu ile ilişkisini gösterir. Patris sözcüğü pater sözcüğünün “ilgi durumundaki” şeklidir. Görüldüğü gibi burada kök sözcük değişmiştir, ancak buna rağmen onu açıkça tanımak mümkündür. Ardından eklenmiş “is” eki ise, buradaki ilgi bağlantısını anlatır.

2.2. Bitişimli Diller (Agglutinativ / İltisakî)

Alman dilinde de “miteinander” gibi birkaç sözcüğün birleştirilerek yazılmadığını görürüz. Ancak bu bitişimlilik hadisesi değildir, çünkü onları “mit ein ander” şeklinde ayrı ayrı yazmak da mümkündür ve bu durumda da onun manasını açıkça anlarız. Bitişimli dillerde ise, ekler birbirinin ardından eklenerek (katılarak, birleşerek) gelir ve Indo-German dillerindeki flektion ögelerinin (edat, zamir vb.) vazifesini yerine getirir. Örneğin, Türk dilinde ev sözcüğünün ardına “im” ekini katarak “evim” (mein Haus) ve çoğul eki “ler” eklemek vesilesi ile “evlerim” (meine Häuser) yapılır. Bu eklerin her birisi bir anlamı gösterir ve aynı zamanda onlar, sağlam ve güçlü kaidelere uygun olarak birbirinin ardından gelir.”[152]

Görüldüğü gibi araştırılması bitişimli dil grubuna ait olan Türk dili ile İndo-German dil grubundan olan Alman dili karşılaştırıldığında bu iki dil grubunun benzer özellikleri ve farklılıkları daha açık anlaşılacaktır. Türk dilinde durumlar, kişiler ve zaman, sağlam kaidelere uygun şekilde sıralı olarak kök sözcüklerin ardına eklenen “ekler” ile gösterilir. Alman ve diğer İndo-German dillerde ise bu durum, kök sözcüklerin önüne, ortasına ve ardına eklenen ekler veya özel edatların yardımı ile gösterilmektedir. Ayrıca Türk dilinde kök sözcükler eklerin katılması ile asla değişmez, ama İndo-German dillerinde, bu durumlarda kök sözcükler değişir. Hatta bazen onları tanımak oldukça zorlaşır.

2.3. Ayrışkan Diller (İsolierende Sprachen/ Hece dilleri)

Bu dillerde sözcükler bükünlü diller gibi değişmez ve bitişimli dillerdeki gibi birbirinin ardından eklenmek suretiyle uzamaz. Bu dillerde sözler birbirinin ardından, takılan ayrı ayrı sözcüklerden, gerçek kök sözcüklerden meydana gelir. Bu dillerin en belirgin örneği Klâsik Çin dilidir. Müteakip bölümlerde, yukarıda gördüğümüz bilimsel esaslara dayanarak Sümer ve Türkmen dilleri arasındaki ilişkileri açıklamaya çalışacağız.

3.Sümer-Türk Dil İlişkileri Konusundaki Düşünceler

Sümerologların hemen hemen hepsi, Sümer dilinin temelinin Ural-Altay dillerden oluşan bitişimli dil grubuna ait olduğunu kabul etmektedirler. Onlardan Hommel, Poppe, Zakar gibi uzmanlar ise Sümer dilinin doğrudan doğruya Türk dilinin akrabası veyahut onun kökü olduğunu teyit etmektedirler. Meselâ Hommel şöyle yazar: “/.../ şimdi biz Sümerlerin yaşam şartlarını öğrenmekle beraber, tekrar onların uzun zaman kutsal sayılmış “diline” dönüyoruz. Bundan sonraki iddialarımızda bu dilin Ural-Altay dilleri ve daha çok uzaktan İndo-German dilleri ile akraba olduğunu kuşkusuz ifade etmemizin yanı sıra, çeşitli kaidelere uyan sözcükler ve onların kendi aralarındaki ilişkilerini dikkate alarak, onun temelini oluşturan söz diziminin kuzey dilleri veya başka deyimle Turan dilleri ile aynı olmuştur da diyebiliriz.

Sümercede, Samî dilleri için çok yabancı olan, fiilin cümlenin sonunda gelmesi, edatların yerine “hal eklerinin” kullanılması ve buna benzer dil özellikleri bizi bu dil ile başka diller arasında akrabalık ilişkileri aramaya sevketmektedir. Sıfatın ismin ardından ve “ilgi durumunda” bağımlı sözcüğün baş sözcüğün ardından gelmesi gibi eski Sümerce metinlerde geniş çapta kullanılmış olan unsurlarda Samî dillerinin etkisi açıkça görülür. Bu konuda Türk lehçelerinden olan ve bünyesinde Samî dillerinden olan İbranice’den alınmış kelimeler bulunan Karaim Türklerinin dilinde çok ilginç benzerlikler vardır.

Sümerler özellikle başka dillere verdiği sözcükleri ve yazısı vasıtası ile dil, din ve kültür bakımından Samî ırklardan oluşan Babillileri o kadar derin o kadar güçlü etki altına almışlar ki, Sümer metinleri muhafaza olunup kalmamış olsa da, her adımda onları açıkça tanımak mümkün olacaktı. Böyle kıymetli dilin karakterini belirlemenin çok büyük önemi vardır. Her şeyden önce bu dilin Samî dillerden çok eski olduğunu (yukarıda söz ettiğimiz bazı etkiler hariç) dikkate alarak, hangisi olursa olsun başka bir dil ile akrabalığı aranmalıdır. Oppert 1950’li yılların sonlarında ve maalesef 1883’te erken vefat eden Francois Lenormant (1874’ten itibaren) Sümer dilinin Ural-Altay dilleri ile akraba olduğunu ortaya koymuştur. Gerçekte Oppert’in Macar, Moğol ve Mançu dillerinin bazı kelimelerini mukayese ettiği dönemde Lenormant kendi eserlerinde kelime ve gramer mukayeseleri aracılığı ile Ural-Altay dillerine birinci sırada yer vermekteydi.

Burada ele aldığımız mesele ise, maalesef bugüne kadar araştırmacılar tarafından takip edilmedi. Ancak mukayeseler, Ural-Altay dil grubunun Altay dalı ile Sümer dili arasında doğrudan ve yakın akrabalığın inkâr edilemeyecek sonuçlarını ortaya çıkarmıştır. Elbette burada bu iki dilin çeşitli özelliklerini ve bu cümleden olarak gramerini inceleyerek açıklamak fırsatı yoktur. Ancak en azından bazı kelimelerin mümkün olduğu kadar belirli anlamlarını ve diğer yönlerini mukayese ettiğimizde, Sümer ile Altay dilleri arasındaki benim öne sürdüğüm akrabalık hakkında en iyi ve en açık tablo ortaya çıkmaktadır. M.Ö. 3000 yıla ait olan dil ile, M.S. 700 yıldan itibaren tanınmış Altay dilleri arasında çok sayıda kökü bir olan kelimenin mevcut olması, temelde onların arasındaki akrabalığı inkâr edilemez derecede açıklamakla beraber daha çok yakınlıklarının olduğunu da göstermektedir. Aşağıdaki kelimelere bir göz atalım:

-abba (Greiss), Moğolca, ebu (-gen)

-umma (Greissin), Moğolca, eme (-gen)

-agar (Acker), Eski Türkçe ekin

-agarin, Eski Türkçe karın,(Türkmence garın)

-Ai (Mondgott), Eski Türkçe ay (Mond)

-anşe (Esel), Moğolca esli-gen, Türkçe eşek

-apin (Pflug), Eski Türkçe abıl (Feldhacke)

-dag (Stein), Eski Türkçe taş, Türkmence daş

-din, til (Leben), Eski Türkçe tirig, Türkmence diri

-dingir (Gott), Eski Türkçe. tangrı (Himmel)

-dug, dub, div (Knie), Türkçe topuk, Türkmence dıyz, dız

-gal, val (sein), Eski Türkçe bolmak, Türkçe olmak

-gal, val (gross), Eski Türkçe ulu(g),(Türkmence ulı,galın)

Günümüze kadar tanınmış en eski dil olan Sümer dili ile Ural-Altay dil grubunun Altay dalı arasındaki yakın ilişki, sadece filoloji ile sınırlı değildir; etnoloji açısından da büyük benzerlikler vardır. Bundan başka mitoloji ve hayvanlar dünyasında elde edilmiş sonuçlar da dil incelemelerinden alınan neticeleri tamamlar niteliktedir.”[153]

A. Zakar bu konuda şunları kaydeder: “Sümer dili ile eski Macar ve Türk dilleri arasında genetik ilişki olma imkânı yıllardan beri incelene gelmektedir. Örneğin Varga (1942) Sümer dilinin Ural-Altay dilleri ile ilişkisini gramer bakımından ortaya koymaktadır. Goszoni (1959) ise Sümer dilinin gramerini 58 noktada nitelendirmenin mümkün olduğunu açıklamıştır. Bunlardan 55’i Fin-Ugor dillerine ait olan Macar dili ile, 29’u Türk dillerine, 21’i Kuzey Fin-Ugor dillerine, 24’ü Kafkas dillerine denk geliyor. Heimes’in araştırmalarından faydalanarak, ben de 100 sözcüğü gösterdim ve bu kelime tablosu vasıtası ile Ural-Altay dilleri arasındaki benzerliklerin temel yönlerini ortaya koydum.”[154]

Poppe “Bir Eski Kültür Sözcüğü: Balta” adlı makalesinde, Türk dilindeki “balta” sözcüğünün doğrudan doğruya Akkad dilindeki “Paltu” sözcüğünden alınmış olduğunu ve bu sözcüğün Sümer dilinde “Bal” olduğu konusunda açıklamalar yaparken, onun başka bir Hind-Avrupa dillerinden alınmış olmasının mümkün olmadığını ilmî temellere dayanarak ispat eder.[155]

Başka bir kaynakta şöyle bir fikir öne sürülüyor: “Ada” veya “ata” sözcüğü Türk dilinde Sümercedeki gibi “ata” anlamındadır. Saks, Sarten, Dorant ve Kramer gibi bazı tarihçiler Sümer ve Elâm dillerine bu iki dilin yapısını, onlar arasındaki sözcük ve fonetik benzerlikleri göz önünde bulundurarak, Ural-Altay (Türk-Moğol) dilleri dizisinde yer verirler. Bilim adamı “Sadruleşrafi” benim dikkatimi aşağıdaki konuya çekti:

Sümerlerin ve Elâmların dilleri bütün tarihçilerin kanaatine göre Samî dili de değil, Ariyan dili de. Elâm dilinin Ural-Altay dilleri ile hem form hem de fonetik bakımdan benzerliği, adların ve diğer sözcüklerin birçoğunun bu dillerle ortak olması, birkaç tarihçiyi ve arkeoloğu Elâm ve Sümer kavimlerinin göçüp geldikleri yerlerin Dağlık Kafkasya, Azerbaycan ve Orta Asya olması ihtimalini söylemeye mecbur etmiştir.”[156]

Bu konuda belgeler ve söylenenler çoktur. Biz bu bölümü Türk dili uzmanı Caferoğlu’nun sözleri ile tamamlıyoruz: “XIX. yüzyılın ikinci yarısına doğru Ural-Altay dilleri grubu çerçevesi genişletilmekte devam ediyordu. Daha 1857 yılından itibaren Oppert, keşfedilip okunan Mihî hatlı yazı dillerinin, eski Önasya Midiyalıların diline yakın olduğuna inanarak, bu yazıların dilce, eski Turânî yahut İskit kavimlerinden birine ait sayılmasını iltizam etmiştir. Bu fikrin diğer bir kuvvetli müdafii olan Lenormant, kendinden önceki dilcilerin metoduna uyarak, gramer unsurları esasına göre ileri sürülen karabet teorisinden uzaklaşmış ve keyfi araştırmalara bolca yer verdikten sonra, bu dile ait birçok kelimeleri, sırf telâffuzları üzerine Fin-Ugor ve Türk-Tatar dillerinden saymıştır. Dikkate şayandır ki, bu sahanın üstatlarından sayılan Eber, Schrader dahi, muayyen modifikasyonlara dayanarak, Akkad dilinin de agglutinativ olup kelime serveti bakımından bu dilin Türk yahut Fin-Ugor dillerinden sayılabileceğine kanaat getirmiştir. Daha sonraları, aynı tez Hommel tarafından müdafaa edilmekle kalmamış, ayrıca bir de Sümer-Akkad dillerindeki fonetik değişmelerinin, Türkçeye benzemekte olduğu nazariyesi yeniden canlanmıştır. Bilhassa bu iki dildeki Pronomina unsurlarının birbirine benzemesi, iddia edilen karabetin en kuvvetli temelini teşkil eylemiştir. Her iki dil arasındaki sayı, proposition ve adverb gibi unsurların, velev dış bakımdan göze çarpan benzeyişleri, bilgin Hommel’e, davasının tutulması için, çok elverişli olmuştur. Neticede, Hommel, Sümer-Akkad dillerinin, Ural-Altay diller manzumesinin bir dalı olan Türk-Tatar dilinin, en eski gelişmiş devresinden biri olduğu kanaatine saplanmış kalmıştır.”[157]

Ancak Caferoğlu bir taraftan şimdilik Sümer dilinin öğrenilme süreci tam olarak tamamlanmadığı, diğer taraftan M.Ö. 3000. yılın başlarında ortaya çıkarak mükemmelleşmiş bu dil ile, Orhun-Yenisey yazıtları arasında 4000 yıla yakın bir zaman mevcut olmasından dolayı, Sümer-Türk dillerinin ilişkilerini öğrenmek ve bu boşluğu doldurmak için daha çok çalışma yapılmasını öneriyor. Bu boşluğu giderebilmek için bir ölçüde Sümer dili ile Çuvaşça ve Yakutça gibi çok eski Türk lehçelerinin karşılaştırılması gerektiğini belirtiyor.

Caferoğlu'nun bu konuda göz önünde tuttuğu araştırma sürecinin belli bir kısmı Tuna, Balkan ve Süleymanov gibi bilim adamlarının çok değerli araştırmaları sayesinde belli ölçüde kat edilmiştir diye düşünüyoruz. Bizim kanaatimizce, yukarıda da işaret ettiğimiz gibi, eğer Sümer dili ve edebiyatı Türk dünyasının en eski üyelerinden olan, dilinin sözcük hazinesinin zenginliği, doğup büyüdüğü ve şimdiye kadar yaşaya gelen yurdunun çok eskiliği ile başka bir olumlu özellik gösteren Türkmen dil ve edebiyatı ile karşılaştırılırsa bu konuda yeni şeyler açıklığa kavuşacaktır. Bizim bu kanaate varmamıza, bazı Türkmen dilcilerin dışında ünlü dil uzmanı Şerbakov'un: “Tarih öncesi dönemde tüm Türk uluslarının hemen hemen bugünkü Türkmen diline yakın bir dilde konuştukları” konusundaki görüşünün de etkisi olmuştur.[158]

4.Sümerce-Türkmence Arasındaki Dilbilimsel Benzerlikler

Türkmence genel Türk dilinin en eski lehçelerinden birisidir diye düşünyoruz, çünkü geçen bölümlerde gördüğümüz gibi Türkmenistan Anau, Altıntepe, Marguş ve Part (Parfia) gibi eski medeniyetleri yaratan kavimlerin beşiği olmuştur. Hatta günümüzdeki Türkmen ulusunun etnik terkibinde bu eski kavimlerin bir çoğunun izlerinin Oğuz boylarının yanında mevcut olduğu bilim adamları tarafından kabul görmektedir. Bu gerçek eski Sovetler döneminde de benimsenmişti. Örneğin Türkmen Edebiyatı Tarihi resmen Orhun-Yenisey yazıtlarından başlayarak diğer kardeş Türk halkların dil ve edebiyatı ile birlikte ele alınırsa da,[159]N.Gulla gibi bazı bilim adamları, onun kökeninin en azından Milat’tan 300 yıl önce başlamış Part (Parfia) medeniyetinde aranması gerektiğini savunuyorlar.[160]

En son araştırmalarda bu genel dil hakkında şu fikirlerle karşılaşıyoruz: “Türkçe, tarihi 4500 yıl öncesine kadar uzanan dünyanın en eski ve en çok konuşulan dillerinden birisidir. Tarih öncesi dönemde konuşulan Ön Türkçe, Ön Altayca’ya kadar uzanır. Burada Ön Moğolca, Ön Mançu-Tunguzca ve Ön Korece (ve belki de Japonca) ile akrabalığı vardır. Ön Türkçenin tarihi gelişimi ve dil özellikleri hakkındaki bilgiler çeşitli teorilere dayandığı için, bu konuda bilimsel fazla bir şey söylenmemekdir.”[161]

Bu bölüme girişte şu hususları göz önünde bulundurmak istiyoruz:

1. Günümüzdeki Türkmen dili ile Sümer dili arasında 4000 yıldan fazla bir zaman bulunmaktadır. Bir taraftan Sümer dili henüz çok gelişmemiş ve gramer açısından olgunluk sürecini geçirmemiştir. Diğer yandan Türkmen dili kendi içerisinde (dillerin gelişme süreçlerine uygunlukta) mükemmelleşmiş hem de başka dillerle karşılıklı etki sonucunda bir çok değişmelere maruz kalmıştır. Hatta biz bugün, (Sümerler döneminde) yaşamış kendi atalarımızın dili ile günümüzdeki Türkmen dilini karşılaştırma imkânımız olsa idi, onlar arasında da büyük ölçüde farklılıkların bulunması gayet doğal olurdu. Netice itibariyle Sümer-Türkmen dillerini karşılaştırdığımızda, belli ölçüde benzerliklerin ve dengelerin bulunmasının aralarında akrabalık ilişkilerinin mevcudiyetini gösterdiğini düşünüyoruz.

2. Çivi yazısı olgunlaşma sürecini, özellikle hecelerin seslere bölünüp yazılmasını Sümerlerin kendi dönemlerinden daha sonra geçirmiştir. Netice itibariyle Sümer sözcüklerinin sesleri ve onların yankılanışı (telâffuzu) yazıya geçmemiştir. Yani bir çok sözcük için, Sümerlerin kendilerinin de onları nasıl telâffuz ettikleri pek açık değildir. Aslında bu husus, bugünkü gelişmiş diller ve alfabeler için de geçerlidir.

3. Sümer metinleri genellikle onların hemen ardından, mirasçıları hükmünde Mezopotamya’yı ele geçiren Akkadlar gibi, dilleri Sümerce’den tamamen farklı olan Samî kavimler tarafından yazıya geçirilmiştir. Bu durum ise, Sümer dilini oldukça etkileyerek, belli ölçüde hem sözcükleri ses ve telâffuz açısından hem de o dilin gramerini, adı geçen dillerin kaidelerine uydurarak değiştirmiştir. Bu konuda son yıllarda yazılan akademik eserlerin birinde şu açıklamalar vardır: “Sümer dili bizim için sadece Akkad dili aracılığı ile kendisine ulaşılabilir bir dil olmuştur. Bir başka deyişle Sümerce, yapısı Sümer dilinden temelden farklı olan bir dil yolu ile bize ulaşmıştır. Bizim Sümer dilinin fonetik ve grameri ile doğrudan temas imkânımız olmayıp, ona Akkad dilinin gözlüğü ile bakabiliyoruz. Eğer Sümer dili Mezopotamya’nın Samî kavimleri tarafından korunup saklanmasa idi, biz hiçbir zaman Sümer yazılarını okuyamazdık”[162]

Bu konuda yine Sümerlerin kendilerinden temelden başka bir dilde konuşan Akkadlar ile uzun yıllar komşuluk içinde yaşadıkları, aralarında devamlı siyasî ilişkiler, savaş ve barışların devam etmesi neticesinde birbirini güçlü bir şekilde etkiledikleri konusunu etraflıca ele alarak arı Sümer kültürü ve edebiyatından, sadece M.Ö. 3000-2400 yıllar aralığında söz etmek mümkündür.[163]

4. İlk Sümer dili araştırmacılarının hemen hepsi İndo-German dillerinde konuşan Avrupalılar olmuştur. Onun için kendi dillerinden temelden ayrı olan bir dili düşünerek araştırmakta zorluk çekmişlerdir. Onların çok sayıda Sümerce kelimeleri kendi dillerine uygun şekilde yazmış olmaları da gayet muhtemel ve aynı şekilde doğaldır. Bu konuda yukarıda adı geçen eserin giriş bölümünde şu bilgi verilmektedir: “Sümer dili Hint-Avrupa dili olmayan bitişimli (agglutinativ) bir dildir. Bu yüzden onu İndo-German dili ile karşılaştırarak incelemek mümkün değildir. Öyle ise, Sümer dilinin gramerini kurmak nasıl mümkün olabilir? Biz her derste Alman dili gramerinin belirli bir bölümünü ele alarak ardından, Sümer dilinde ona uygun kaideleri ele alıyoruz. Alman olmayan okurlarımız bunun tersine, kendi dilinin gramerine göre davranırlarsa belki daha iyi ve olumlu sonuçlar alabilirler. Örneğin, “ilgi durumundaki zamirleri” her okur kendi ana dilinin kaide ve kuralları ile düşünürse, daha anlamlı olması mümkündür.[164]

5. Biz burada sadece belli ve göze çarpan benzerlikler üzerinde duruyoruz. Ancak dilimizin çok yönlü ve mükemmel kaideleri, özellikle onun mükemelleşme kanunları esasında Sümer dili ile karşılaştırılırsa, daha anlamlı ilişkilerin ortaya çıkacağına, hatta onların akraba olduklarını daha bilimsel temellere dayanarak ispat etmek imkânı elde edileceğine de inanıyoruz.

5.1. Sesbilgisi Lautlehre/Fonetika

5.1.1. Sümer dilinin mükemelleşme süreci

Sümer dili araştırmacılarının açıklamasına göre, “çivi yazısı mükemelleşme sürecini uzun çağlar içinde oluşturmuştur. İlk dönemde her bir sözcük için belli bir işaret kullanılmıştır. Örneğin bu “*”(yıldız) işareti iki türlü okunur. Biri “dingir” yani “tanrı” biri de “an” yani “uzak” ve “gök” anlamlarında. Sonraki süreçte sözcükler hecelere bölünüp yazılır. En son aşamada ise, heceler seslere dayalı harfler ile yazılır.”[165]

Uzmanların açıklamasına göre hecelerin harflere bölünüp yazılması M.Ö. birinci bin yılda ortaya çıkmıştır.[166]

Falkenstein da bu konuda şunları söyler: “Sümer yazısında yani Sümerlerin kendi dönemindeki çivi yazısında genellikle her kelime için belli bir işaret kullanılmıştır. Sözcükleri hecelere bölüp yazmak ise Sümerlerden sonraki dönemde gelişmiştir. Bu yüzden de Sümer dilindeki pek çok ses yazıyla kaydedilip korunamamıştır. Bir de, Sümerlerin mirasçısı olan Samîlerin dil karakteri Sümerceden temelde başka türlü olduğu ve Sümer dilindeki bir takım sesler onların dilinde bulunmadığı için yazılarında da kullanılmamıştır. Örneğin Sümer dilinde burun sesi “ñ” vardır. Bu sesi sonraki kavimler başka harflerle yazmışlardır. Örneğin“Añ” yerine “Am”, “İñ” yerine “İm” ve “Eñ” yerine “Em” yazılmıştır.”[167]

Bilindiği gibi burun sesi “ñ” resmi Azeri Türçesi ve bugünkü standart Türkiye Türkçesi hariç tarihi ve çağdaş bütün Türk lehçelerinde vardır. Meselenin çok ilginç ve anlamlı yönü ise, o dönemdeki Sümer dili ile Samî kavimlerinin dilleri arasındaki ilişkinin günümüzdeki Türkmen dili ile Samî kavmi olan Arap dili arasında da aynı şekilde mevcut olmasıdır. Örneğin Türkmen dilindeki “ñ” sesini yazmak için Arap alfabesini kullandığımızda (ng) şeklinde yazmaya mecbur oluruz. Türkmence’nin dil hususiyetlerini bilmeyen birisi de bu Arap harfleri ile yazılan “ñ” = “ng” sesini n ve g harfleri olarak değerlendirecektir.

5.1.2. Sümerce’de Sesler

Sümer dilinde var olan ünlü ve ünsüz seslerin günümüze kadar uzmanlar tarafından açıklananları aşağıdakilerden ibarettir:

5.1.3. Ünlüler

Tek ünlü sesler: a, e, i, u seslerinden ibarettir. “o” sesi için çivi yazısında belirli bir işaret yoktur.

Çift ünlü sesler (uzun ünlü sesler): Bu sesler ayrı ayrı hecelerdeki ünlülerin birbiri ile sürtüşmesi sonucu meydana gelmiştir. a-u-ı, ga-iş, ga-eş.

Ünlü sesler genellikle kök sözcüklerde değişmeden kalır. Sümer dilinde büyük değişmelere maruz kalmadan ayrı ayrı ünlüleri kabul eden kelimelerin sayısı (helçelerde) çok azdır. Örneğin: har (hir) = hur (= gur = mur) = ar = ir, dib = dab = dub, ama = eme = umu.

5.1.4. Ünsüzler

Sümer dilinde hecelerin başına gelen ünsüzler şunlardır: b, p, g, k, q, d, t t, z, s, s, ş, m, n, r, h

Hecelerin “R” harfi ile başlaması, sonraki dönemlerde Akkadların etkisi ile ortaya çıkmıştır. (Türkçe’de de heceler “R” harfi ile başlamaz). Sümer dilinde bulunan tek boğaz sesi ise, çoğunlukla ünlü ile başlayan hecelerin başında gelen “h” sesidir.

Pek çok dilde olduğu gibi Sümer dilinde de kelimelerin başında, ortasında ve sonunda gelen şu ünsüzler birbirine çevrilerek değişip gelebilirler:

b ® p, g ® k® k (q), d ® t® t, z ® s® s® ş, ş ® l® r, m ® b Örneğin: udug ® utuk, tun ® dun, kilim ® gilim, udul® utul, suhuş ® suhus, sal ® şal, dil ® diş, sis ® şeş, şar ® sar, sa ® şa, sal ® zal ®şal, uşu ® uzu, ka ® ga, Oar® gar, su ® zu, zi® şi, kab ® qab, kuşu ® kuzu, buzur ® puzur, gibit ® kibit, gidim ® kitim, bal ® pal, dim ® tim, gisal ® gizal, barun ® marun, işib ® izib, l ® g: lumun ®gumun, lar ® lir ® lur ® ar ® ir ® ur, didim ® eximmu, tibira ® ibira, giş ® işşu, b ® g: şag ® şab, zubud ® zugud, dug ® şib, ’eb ® sig, dug ® dub, k ® g’: gir ® şer, kid ® şid.

Diş ıslıklı (Dentale-Sibilante): niaba ® nisaba, di ® si, gud ® gus, tuş ® şuş, dug ® zug, siskur ® diskur, zadim ® zinu, dug ® şib ® zeb, d ® g: diş ® giş.[168]

5.1.5. Heceler

Hece sisteminde çift ünsüz ses kelimenin önünde veya ardında gelmez. Böyle durumda ona bir ünlü ses eklenerek tekrar (ve hece artırılarak) yazılır. Örneğin “bra” sözcüğü “ba-ra” şeklinde yazılır.”[169]

Türkmen dilinde de kelimenin başında ve sonunda çift ünsüz ses gelmez. Yabancı dillerden gelmiş böyle sözcükler ise, Sümer dilindeki gibi Türkmen dilinin kaidelerine uydurularak, bir ünlü ses artırılıp yazılır. Örneğin “traş” sözcüğü “taraş”, “vraç” (doktor) sözcüğü “vıraç” şeklinde yazılır.

Sümer dilinde sözcüğün başında “F” sesi gelmez. Sümerce’de F sesi ile başlayan kelimeler sonraki dönemlerde Akkad dilinin etkisi altında ortaya çıkmıştır. Sümer dilinin ünsüz seslerinde de “F” yoktur ancak “P” vardır.[170]

Türkmen dilinde de durum aynen böyledir. Yani sözcüğün başında “F” sesi gelmez. Yabancı dillerden girmiş böyle kelimelerin başındaki “F” harfi değiştirilerek “P” harfi ile yazılır. Örneğin “fark” yerine“parh”, “fayda” yerine “peyda”, “fakir” yerine “pahır”, “fabrik” yerine “pabrik” yazılıyor.

5.2. Biçimbilgisi

5.2.1. Zamirler

a-) Bağımsız zamirler:

sümerce türkce

Birinci tekil şahıs: me men, ben

İkinci tekil şahıs: ze sen

Üçüncü tekil şahıs: e-ne o, ol .[171]

za / ze > zi sene a > ö (he) o, ol. [172]

Bağımsız zamirde erkek ve dişi birbirinden farklı değildir, yani genel Türk dilindeki gibi Sümerce’de de kelimelerin cinsiyeti yoktur.

“a” ve “e” harfleri birbirine çevrilerek gelebilir:

ma > me, za > za-e > ze e-ne [173]

Yukarıdaki 1., 2. ve 3. tekil şahısa ait zamirlerin Türk dilindeki bu zamirlere benzerliği görülmektedir.

B-) Zamirlerin ardına isimlerdeki gibi durum ekleri getirilir:

Sümerce türkçe almanca

na-k-am meñki, benimki mir gehörig

za-ra saña, sana dir. [174]

c) Yükleme ve bulunma hallerinde 1. kişi, 2. kişi ve 3. kişi şöyle gelir:

süm. türk.

-ña (-k) meñ, meniñ, benim

-na-a mende, bende

-za (-k) señ, seniñ, senin

-za-a sende.

-a-na (-k) onuñ, onun, eski türk. anıñ

-a-na onda,eski türk.“anda”. [175]

d) Zamirler ilgi durumunda haber yerinde geldiğinde “ge” ekini alır:

süm. türk alman

máge meñki, meniñki, benimki mein

zage señki, seniñki, seninki dein

e) Verme durumunda ise “ra” eki alır

süm. türk alman

ma-ra maña, bana mir

za-ra saña, sana (dir). [176]

f) Kişi eklerine çevrilmiş zamirler: Sümer dilinde kişi ekleri “şahıs zamirlerinden” meydana gelir. Bu durum Türkmen dilinde de aynıdır:

1. mu, ma: ım / im, um / üm (mein, meine)

Süm. türk alman

ê-mu öyüm, evim mein Haus

du-mu çağam, doğmam, çocuğum mein Kind

ad-damu atam mein Vater

ama-mu enem, anam meine Mutter

dug-mu dızım, dizim meine Knie

2. zu: ıñ, ñ

Süm. türk alman

e-zu öyüñ, evin dein Haus

izi-zu oduñ,ıssın,odun, ateşin dein Feuer.[177]

3. ni, bi: si, i

Süm. türk alman

ama-ni enesi, anası, annesi seine Mutter

dingir-bi tañrısı, tanrısı sein Gott

4. ani: onuñ, eski türkçe anıñ, onun

Süm. türk alman

e-ani öy-anıñ, ev onun, evi sein Haus

dingir-a-ni tanrı onun, onuñ tañrısı sein Gott. [178]

Görüldüğü gibi Sümer ve Türkmen dillerinde “kişiler” ve “durumlar” ismin veya zamirlerin ardından gelen “ekler” aracılığıyla gösterilir. Halbuki İndo-German dillerinde bu durum bağımsız edatlar (präposition) ile gösterilir. Yani Sümer dilinden temelden farklı bir kaideye sahiptir.

5.2.2. İsimler / nomen

a) Sümer dilinde isimlerin kökü genellikle bir tek heceden, nadiren de iki heceden oluşur:

süm. türk alman

sag baş, kelle Haupt

ge gice, gece Nacht

gig kesel, hasta krank

uru yurt, yurd, şehir Stadt

izi od, ıssı, ateş Feuer

dumu/dugeme çağa, doğma, çocuk Kind

temen düyb, temel, esas Grund.

b) Sümer dilinde isimlerin dış görünüşü fiillerden farklı değildir. Kök kelimeye yeni eklerin gelmesiyle kök kelimede herhangi bir değişiklik olmaz. Gramatik oluşumların etkisi bu kök sözcüklerin dışında, yani önünde veya ardında kalır.[179]

Çalışmanın önceki bölümünde de belirtildiği gibi yukarıdaki kaide Türkmen ve diğer Türk lehçelerinde de aynıdır. İndo-German dillerinde ise tam tersine, kök sözcükler kalıcı olmayıp, gramatik olaylar neticesinde bazen yeni kelime eski kök sözcükten meydana geldiği farkedilmeyecek kadar değişmektedir.

c) Zamirlerde olduğu gibi adlarda ve sıfatlarda da dişi ve erkek cinsler çok seyrek durumda belli bir işaretle birbirinden ayrılır. Bazı insan ve hayvan adlarında cinsler özel adlar ile ifade edilmektedir: Giş: kişi, erkek (Mann), anşe: eşek (Esel), ki-el: heley, kadın (Frau), eme: maçı, dişi eşek (Eselin), ur: köpek (Hund), nig: kancık (Hundin), am: öküz, yaban öküzü (Wildochse), silim: sığır, sugun, yaban sığır (Wildkuh).[180]

Görüldüğü gibi Sümer dilinde de Türk dilindeki gibi erkeklik dişilik yoktur. Yalnız bazı kelimelerin dişi ve erkek cinsleri Sümer ve Türk dilinin lehcelerinde ayrı ayrı özel adlarla gösterilir.

5.2.3. Sümer ve türk dillerinde çokluk:

Sümer dilinde çokluk ekleri ;-ene; ve ;-mes;dir.[181] Bu sümer ekine çok yakın olan ;-en; , ;-an; ve ;-in; gibi çokluk ekleri eski türkçede de olmuşdur. Örnegin: “ er+en>eren=erler,ogul+an>oglan=ogullar, teg(prens)+in>tegin=prensler”. [182]

Bunun dışında aşağıdaki tarzlarda da çokluk anlatılmaktadır:

1.Adların iki kez tekrar olması:

Kur-kur: dağlık yurtlar, (tüm) dağlık, dağ-dağ, gorğan-gorğan, küren-küren, ülkeler, (“alle” Bergländer).

bal-bal: Paltalar, baltalar Palta-palta, balta-balta, (Beile).

Böyle adın iki kez tekrarlanması ile çokluğu anlatmak durumu Türkmen dilinde de vardır. Örneğin:

göl-göl (göller), deşik-deşik, hatar-hatar, dere-dere vb.

2. Ad ile ilgili sıfatların iki kez tekrar olması:

Dingir-gal-gal: Ulı-ulı tañrılar, galıñ-galıñ tañrılar, ulu-ulu tanrılar, die grossen Götter.[183]

5.2.4. İsmin Halleri, (Die Kausus / Düşümler)

Sümer dilinde ismin aldığı haller, sözcüğün cümlede aldığı yerleri ile belli olmadık durumlarda, durum ekleri eklemek suretiyle gösterilir. Bu tarzda gösterilen durumlar aşağıdakilerden ibarettir:

5.2.4.1.Tamlayan durumu (Der Genetiv)

İlgi hali eki “-ak”tır. Onun “k” harfi yalnız ünlü sesle başlayan eklerin önünde korunarak kalmıştır. Ünlü ile biten sözcüğün ardından “k” şeklinde gelir. Ünsüz ile başlayan eklerin önünde ise o, tümüyle kaybolur:

Sümer: Dumu-an-ake (dumu-an-na-ke)

Türkmen: çağa (doğma) Anıñkı, Anıñ çağası

Türkiye türk. Anın çocuğu (“An” tanrı adı)

Alman: Kind Ans

Sümer: sipa-anşe-ka-ni

Türkmen: çopan eşeğiñki onuñ = onuñ eşek çopanı

Türkiye t. onun eşek çobanı

Alman: Sein Eselhirte

Sümer: e-lu-ka

Türkmen: öyliñkide = bir adamıñ öyünde

Türkiye t.: evlinikike= birinin evinde

Alman: in das Haus eines Menschen

Sümer: e-nanşe

Türkmen: öy Naşnañkı, Nanşañ öyi Türkiye t. ev Nanşanın, Nanşa’nın evi

Alman: Haus der nanşe.[184]

İlgi durumu yalnız ada bağlı elemanların durumu hükmünde kullanılır. Sümer dilinde addan sıfat türetilmediğine göre ilgi duruma çeşitli sıfatlar artırılır:

Sümer: é-namm-lugal-a(k)-nu (lugal=kral, şah)

Türkmen: öyüm şañki kimin > meniñ şalık öyüm

Türkiye t. evim kralınki gibi > benim krallık evim

Alman: mein Haus des Königtums > mein Königliches Haus.

Csöke’nin açıklamasına göre “ilgi hali” eki şu şekilde olmuştur:

ag / -ak > Phonetics ag > ai > ei, eu > u / -u .[185]

Burada gördüğümüz gibi Sümer dilinde ilgi hali ekleri olan “ak” ve “-k” Türkmen dilindeki ilgi halinin “ ñ”, “ iñ”, “ uñ” gibi ekleri ile hem form hem de isimlerin sonuna eklenmesi bakımından çok benzerdir. Halbuki Alman dilinde bu hal (ve diğer haller) bağımsız edatlarla gösterilir. Bu kaide Rusça ve İngilizce gibi diğer İndo-German dillerinde de Almanca ile aynıdır.

5.2.4.2. Yönelme durumu (Dativ / yöneliş düşümü)

Yönelme durumu eski Sümer dilinde “-ra” olarak gelir. O, önündeki sözcüğün ünlü veya ünsüzle bitmesine uygun olarak değişir. Bazen de “r” harfi düşer:

Sümerce türk. alman.

En-lil-la Enlil’e dem Enlil

ama-nu-ra eneme, anama, anneme meinerMutter[186]

amani-ra enesine, anasına, annesine seiner Mutter

An-ra An’a, Anu’a (Änev’e) dem Anu.[187]

Bu durumun kaideleri de Sümer ve Türkmen (ve diğer Türk lehçelerinde) hemen hemen bir diyebileceğimiz kadar benzerdir. “Eski Türkçe’de ise bu durum Sümerce ile aynı olmuştur, örneğin: taşra = dışarıya, re= içeriye”.[188]

“ra” eki ile gösterilen verme durumu yalnız şahıs özne ile bağlılıkta gelir. Şahıs tümlecini kendine uyduran eylem ise nesne tümlecine “yer”, “yer ve zaman” ve seyrek olarak “zaman” bulunma durumlarına bağlanırlar.[189]

5.2.4.3. Yükleme Durumu (Der Akkusativ / Yeñiş Düşümü)

Yükleme durumu Sümer dilinde hem hiçbir ek eklenmeden anlatilir, hem de bir tümcede iki yükleme olmaz:

Sümerce: sipa-şé-pá

Türkce: çobanı çağırmak, birini çoban olarak çağırmak.

Almanca: einen Hirten berufen, jemanden als Hirten berufen.[190]

Yükleme durumunun eksiz kullanılması Türkmen dilinde de vardır. Örnegin: “adam çağırmak” (adamları çağırmanın yerine).

5.2.4.4. Bulunma hali (Lokativ / orun düşümü)

Bulunma hali eki “-a”dır. Bu ek kendi önünden gelen sözcük ile karışarak da ortaya çıkar. Sümer döneminin sonlarında ünlü “-a” sesi ünlü “-e” sesine çevrilir, bunun gibi de genel ve belirsiz bulunma durumu ile belli bulunma durumu birbirinden ayrılırlar:

Sümerce türk. alman.

é-a öyde, evde im Haus

sil-a yolda, yolda auf der Strasse

an-na asmanda, asmanna, gökte im Himmel

ki-a yerde, gırda, kırda auf der Erde

gê-a / gê-e gicede, gecede in der Nacht

gê-gê gece-gece, geceden geceye Nacht für Nacht

ká-e kapıda, kapinin yaninda neben der Tür

egera-ne arkasında, onuñ arkasında hinter ihm.[191]

za-a sende auf dir.[192]

Bu hal “-a” durum eki ile gösterilir ve genelde nesne özneler (şahıs olmayan özneler) ile kullanılır. O, bazı durumda da yalnız şahıs sözcüklerinin ardından gelen tümleçlere de katılarak gelir. Son Sümer döneminde ise o, şahıs sözcüklerinin kalma durumu bildiren ekin ardına eklenir.

“Kalma durumu” yer ile bağlantısında hem “nerede” sorusuna hem de “nereye” sorusuna cevap olarak gelmektedir. Ayrıca o, zamanla bağlantısında ne zaman?” sorusunun cevabı olmaktadır. Bunların dışında tür ve durum hallerine de katılmaktadır:

Sümerce: “diñir-ña-i-şa”

Türkmence: tañrım ol silağlı > meniñ tañrım, ol sılağlıdır

Türkiye t. tanrım o, saygılıdır > tanrım saygılıdır

Almanca: meinem Gott ist er genehm

Süm. “ama-na” “şá-ga” “hul-la-na”

Türkm. enesine, anasına, şonda hoşlugynda

Türk. t. annesine onun içinde hoşluğunda

Alman. seiner Mutter darinen in seiner Freude[193]

Görüldüğü gibi yukarıdaki karşılaştırmaların temeli bir İndo-German dilinin gramerine dayalı olduğundan, bu gramere uygun olmadığı için, çok yerde Sümer dilinin gramerinin özelliklerini anlatmakta zorluk çekiliyor, hatta durumların tertibinde bir tür karmaşıklık ortaya çıkıyor. Örneğin, yukarıdaki “hul-la-na” sözcüğünün ardındaki “-na”(-a) kalma durum ekini Türkmen dilindeki ona çok yakın “-na”(-a) kalma eki ile karşılaştırmak yolu ile kolayca anlatmak mümkün olduğu halde, onu Alman dilinde “in” ve “seiner” gibi edat ve kişi zamirleri ile anlatmaya mecbur olunuyor.

5.2..4.5. Bulunma halinin sıkı görünüşü (Der lokativ-terminativ die unmittelbaren Nahe)

Bu durum “e” eki ile gösterilir ve “yanında”, “ile” anlamındadır; Türkmen dilindeki “-nda”, “-da”, “de” gibi eklerle aynıdır. O, “nesne özne” adlarına eklenir; bu durum “yer” için daha az kullanılır.[194]

5.2.4.6 Verme durumu (Terminativ / yöneliş düşümü)

Bu hal ekinin temel şekli “-eşe” şeklindedir. O, ünlü ile biten sözcüklerin ardından “-şe” ve nadiren “-eş” şekillerinde gelir:

An-şe: Asmana, Asmana garşı, göge (zum Himmel),

Nam-ti-la-ni-şe: onun diriliği için (für seinem Leben).[195]

5.2.4.7. Birliktelik durumu (Komitativ / orun düşümü)

Bu hal eki “-da” olarak “yanında” anlamını verir. Son Sümer döneminde “-de” şeklinde değişmekte, bazen de düşmektedir:

Sümerce türk. alman

Lagaşa(ki)-da Lagaş’da, Lagaşıñ yanında mit Lagaş

a-dé/e-de öyde, evde, ev ile mit dem Haus[196]

Sümer yazılarında yurt (ülke) adlarının yanında “ki” sözcüğü ek olarak gelmektedir. Bu sözcük “yer”, “yurt” ve “kır” gibi kavramları anlatır. Türkmen dilinde de buna benzer durumu görüyoruz. Örneğin: Küyzeligır, Gaplañlıgır, Galalıgır gibi yurt adları.

5.2.4.8. Birliktelik durumunun “yanında” ve “yoldaş” anlamında gelişi

“Yanında” ve “yoldaş” gibi anlam Sümer dilinde “-da” durum eki ile gösterilir. “da” sözcüğü “yan” (taraf) anlamındaki isim olarak, “beraber” ve “birisinin yanında” gibi durumları anlatır. Bu ek şahıs ve nesne özne adlarının ardına katılır. Ayrıca o, “bi” zamir eki ile birleşerek “bile” (ile), “ve” bağlaçlarının yerini alır. Bu anlamı ifade eden başka bir sözcük ise, Akkad dilinden alınmış “u”dur:

Sümerce: an-ki bi-da

Tükce: asman yer bile> asman yeri bile>gök yeri ile

Almanca: der Himmel mit seiner Erde;

S. é-da im-da-hül

T. öyden ol hoşhal >öyi haladı, evden o, hoş>evi beğendi

Al. er freude sich über das Haus.[197]

5.2.4.9. Çıkma durumu (Der Ablativ-Instrumental, çıkış düşümü)

Bu durum eki “-ta” olarak, bazen eski ve yeni Sümer dillerinde düşer. Bunun gibi de onun “-t” harfi, önünden gelen “r” harfinde eriyip kaybolarak birliktelik durumuna çevrildiğini de görüyoruz:

Sümerce: Sahar-ta/da (sahar-ra)

Türk. gumdan, kumdan (belkide sahradan, B.G.)

Alm. von Staub

S. kur-da

T. dağlıkdan, dağdan, gorgandan (kurgan-dan)

Alm. vom Bergland.[198]

Görüldüğü gibi çıkma durumu Türkmen ve Sümer dillerinde aynı diyebileceğimiz kadar yakındır. “-ta” eki ise bizim dilimizdeki “-dan, -den” eki ile aynı rolü yerine getiriyor.”Eski türkçede ise bu durum Sümerce ile aynıdır, örneğin: anta = ondan”.[199]

Çıkış durumu “-ta” çıkış eki ile gösterilir ve anlamı ise, “bir yerden”, “bir yoldan” demektir. Bu durum (zaman) bulunma durumu ile de benzer olarak, genelde nesne özne adların ardına eklenir. Zaman durumunun yerinde o, “dana çenli” (dana gadar) gibi kavramı anlatır:

“eridu-ki-ta nam-lugal ma-an-si”: Eridu’da (o) bana krallık sundu > Eridu’dan başlayarak o, bana krallık sundu (in Eridu hat er mir das Königtum gegeben).

Burada dikkate alınan sözcüğün anlamı “orada” anlamında olmayıp, belki “oradan başlayarak” anlamındadır.[200]

Görüldüğü gibi buradaki “-ta” durum eki günümüzdeki Türk dilinin “-da” ve “-dan” ekleri ile hemen hemen aynıdır.

Bu kısa açıklamalarımızın devamında görüldüğü gibi, Sümer dilinin grameri, İndo-German dil grubunun en önde gelen dillerinden birisi olan Alman dilinin gramer kurallarından ne kadar uzaksa (kendi bilim adamlarının açıklamasına göre), o kadar da bizim dilimiz olan Türkmence ve genel Türkçenin gramerine yakındır. Örneğin, “bulunma kuralları” gibi bir ibarede açıkça anlatılması mümkün olan bir Sümer dilinin gramer durumunu, Alman dilinde anlatmak için hemen hemen bir paragraf ölçüsünde açıklama yazmaya mecbur olmuşlardır.

Elbette Sümer dili gramerinin bazen Türk diline denk gelmeyen yönleri de vardır. Örneğin, Türk dilinde ekler genelde sözcüklerin ardına ekleniyorsa da, Sümer dilinde sözcüğün önüne ve hatta bileşik sözcüklerin arasına eklenme durumu da vardır. Bir de Sümer dilinde “bağımlı sözcüğün” genelde “esas sözcüğün” ardından gelmesi, örneğin sıfatın adın ardından gelmesi Türk dilinden ayrılan yönlerindendir. Bu durumun Samî dillerin etkisi sonucu meydana geldiği konusunda yukarıda söz etmiştik.

6. Eşitlik derecesi /eki (Der Äquativ, Benzetme Sözcüğü)

Eşitlik hali Sümer dilinde gim eki ile ifade edilir. Bu ek belli bir şekilde kalmamıştır; aksine dilin çeşitli mükelleşme evrelerinde “-gim”, “-gin”, “-gi”, “-ge” gibi şekillerde görülür. Yanındaki sözcüklerin etkisi ve onlarla uzlaşma sonucu “-gi-nam”, “-gi-in” ve “gi-im” şekillerine de rastlanır: Gimi: kimin, gibi (gleich wie)[201]:

Sümerce türkce almanca

zi-gim (zi-gi-in) un kimin, un gibi wie Mehl

an-gim asman kimin(gibi),gök gibi wie Himmel.[202]

Görüldüğü gibi eşitlik hali Sümer dilinde ek şeklinde kullanılmasına rağmen bu ek, Türkmen ve diğer türk lehçelerinde kullanılan “kimin”, “gibi”, “gimi” gibi benzetme sözcüklerine hem form hem de cümle diziminde aldığı yer açısından hemen hemen aynı diyebileceğimiz kadar yakındır.

7. Soru belirteci

Soru belirtici Sümer dilinde a-ba > a-na ve daha somutu “nam” yani “näme?”(türkmence), “ne?” sözcüğüdür:

Sümerce: Nam-lugal?

Türk. näme ulı adam? şa näme? nedir şah?

Alm. Was ist es Der König?

Bunun gibi de nesneler için “na-me?” (yani näme?, ne?, nedir?) şeklinde kullanılır:

Sümerce: u-na-me?

Türk. gün näme?, gün ol näme?, gün nedir? > her gün

Alman. Tag was ist er? > Jeden Tag.[203]

8. Olumsuzluk ön eki

Bu ön ek Sümer dilinde “nu”, “na” şeklinde kullanılmıştır:

nu-meş: ne olar > olar däl, onlar değil, sie sind nicht.[204]

Türkmence’de näbelli (belli olmadık), nätanış (tanış olmadık), nädoğrı (doğru olmadık) gibi sözcüklerde kullanılan “nä” ön eki Sümer dilindeki ile aynıdır. Bu ön ekin bazı Indo-German dillerine de Sümer dilinden girmiş olması konusunda Csöke şunları yazıyor: “Olumsuzluk ön eki “ni” Hint-Avrupa kökenli olmamalıdır çünkü o, aynı zamanda Sümer dilinde de “nu şeklinde vardır” [205]

9. Sayı sözcükleri

Sayılarda da Türk diline yakın sözcüklere Sümer dilinde rast geliyoruz: = üç, u, uh = on, uşu = üç on, otuz.[206]

Şimdi ise Sümeroloji bilminin önde gelen simalarından birisi olan Delitzsch’in çeşitli hal ekleri ve (edatlar / präpositionlar) hakkındaki açıklamalarına bakalım:

Sümer dilinde sözcüklerin ardına eklenen “a”, “ka”, “ge” eklerinden başka, bir heceli öznelerin ardından eklenen ve Alman dilindeki “in” (içinde, bir şey içinde), “nach” (birine, bir şeye yönelmek),“aus” (bir şeyden, bir yerden çıkmak). “zu” (belirli bir yere yönelmek), “gegen” (karşı) gibi edatlar ile aynı kavramı anlatan hal ekleri vardır. Onlardan ilk sırada “da”, “ta”, “ra”, “su” gibi edatlar gelmektedir.

1. “da” edatının temel anlamı “ta” edatı gibi “Seite” (yan, taraf) demektir. Ancak O, “ta” ile farklı olarak, yalnız “birisi ile”, “birisinin yanında” kavramını anlatmakla sınırlı kalır:

Sümerce: An-da

Türk.: Anu’da, Anu´un yanında

Alman.: mit, neben Anu

Sümerce: Dumu ama-da

Türk.: gız enede (anada), kız annede

Alman.: Tochter mit der Mutter.

“Dumu” kelimesi Sümerce’de genellikle oğlan ve bazen kız anlamında kullanılır. Bu kelime Türkmen dilindeki “doğma” yani “oğlan” sözcüğü ile hemen hemen birdir.

2. “ta” edatının temel anlamı “Seite” (yan, taraf), “bir yerde” ve “bir yerden” anlamındadır:

1. “Belirli bulunma durumu” anlatır:

An-ta: an-da(eski türkçe) yani yukarda (droben), ki-ta: aşg´da (drunten), me-e-ta?: nerede? (Wo?), da-da-ta: yann´da (an den Seiten), an-ki-ta: asman(gök)-yer üstün´de (über Himmel und Erde).

2. Belirli çıkma durumunu anlatır:

Sümerce: An-ta

Türk. asman´dan , gökten

Alman. aus dem Himmel.

Süm. an-za-ta

Türk. asman çägin´den, gök sınırın´dan

Alman. Von Rande des Himmels.

Süm. e-ta e-a-su

Türk. öy´den öye sarı, öy´den öye çenli, evden eve taraf.

Alman. Von Haus zu Haus

Sümerce: sil-ta

Türk. yoldan

Alm. Von der Strasse.

3. “ra” edatının temel anlamı “bir yana yönelmek”, “bir yana gitmek” (nach, zu) olarak “verme durumu” eki yerine kullanılmaktadır:

Sümerce en [*d]Nin-gir-su-ra

Türk. iye (hakim, sahip) Ningirsu’ya, iye Ningirsu için

Alman. für den Herrn Ningirsu

Süm. at-da-na-ra

Türk. atası´na, atasına taraf

Alman. zu seinem Vater

Süm. ma-ra za-(-e-) ra

Türk. maña, bana saña, saña sarı, sana taraf

Alman. mir dir, zu dir hin

(*: “d” harfi dingir (tangrı) sözcüğünün baş harfidir. O, Sümer tanrı adlarının başında gelir).

4. “dim” edatı, Türkmen dilindeki “deñ, deyin” (denk, eşit) sözcüğü ile aynı anlama gelir:

Süm. an-dim

Türk. asman deyin, asmana deñ = gök gibi, gök ile denk

Alman. gleich dem Himmel

Süm. e-ani-dim

Türk. öy-anıñ-deñ > onuñ öyine deñ = onun evi ile denk

Alman. gleich seinem Haus.

10. Edatlar (Präpositionen)

1. igi, i-de: oñ, yüz, öñü = ön, önü, yüz (Front, vor Antlitz):

Süm. türk. alman.

igi-mu önümde vor-mir igi-zu öñüñde, senin önünde vor dir

igi-na, ide-a-ni öñünde, onuñ önüñde vor ihm

2. aga: arka, arka yanı, ızı, ardı (hinter). a-ga-na: arkasında, ızında, ardında (hinter ihm).

3. “gab”: gövüs, gursak, gabak (Azeri türkçesin’de ön, ön taraf), garşı, göğüs, karşı, karşı taraf (Brust, entegegen, gegenüber).

4-) “şi”: karşı, garşı, gegen.” [207]

11. Sıfat (Adjektiv)

Sümer dilinde sıfat “ad” veya “eylem” (fiil) den ayrılmaz ve adlar konusunda söylenmiş genel sorunlar sıfat için de aynıdır. Kaide olarak biz sıfatı, onun genel özelliği olan “öznenin ardından gelmesinden”tanırız:

aşag-dagal: ekin-daş>daş ekin: ekin uzak>uzakdeki ekin (das weite Feld).

Sıfatın ismin önünde gelmesine, yalnız tanrı adlarında rastlanır:

Kug-innanna: temiz İnnanna (reine İnnanna).[208]

12. Fiiler (Das Verbum / İşlikler)

Elde olan belgelere göre Sümerce fiilleri incelemenin zorlukları konusunda Delitzsch şöyle yazar: “Akkad tercümanları, kendi dillerinde fiillerin uzamasının bilinmemesi için (burada fiile durum ve kişi ekleri eklenerek uzamasından söz edilir B.G.), Sümer fiillerinin anlamına ne kadar dikkat etmişlerse de onları açıklamak için çok sayıda izahlar kullanmaya mecbur olmuşlardır. Böyle karmaşık açıklamalar ise, bu uzamış eylemlerin köklerini bulmayı çok zorlaştırmıştır. Böylelikle Sümer dilinin gerçek sözlük bilgisini yazmak da güç bir iş olmuştur. Bu sorunun “ancak güçlü dilbilim yöntemlerine dayanmakla çözülebileceği ortadadır”.[209]

Sümer dilinde “olmak” eylemi, özne ile yüklemi birbirine bağlayan üye yerinde kullanılır:

aşak-dagal-am: ekin-daş-dır: ekin uzak´dır (das Feld ist weit).[210]

Görüldüğü gibi yukarıdaki kaide Sümer ve Türkmen dilinde hemen hemen aynı olduğu hâlde Alman dilinde başka türlüdür. Sümer eylemlerini aşağıdaki bölümlere göre ele alabiliriz:

12.1. Kök Eylemler (Die Verbalwurzel)

Sümer dilinde eylemlerin dış görünüşü adlardan farklı değildir. Sıfatlar da eylemlerin yerine kullanılır: gal: ulu, galıñ (gross) ve gal: galmak (kalmak), ulalmak, büyük olmak( gross sein).[211]

Sıfatların eylem yerine kullanılması Türkmen dilinde de aynıdır. Örneğin yukarıdaki Sümer sözcüğüne çok yakın olan, belki de aynı kökten olan “gal” sözcüğünün Türkmen dilindeki durumunu dikkate alalım:

Galıñ (sıfat): incenin karşılığı, kalın, vurgu “l” harfinin üstünde, galıñ (eylem, emir eylemi): ayağa kalın, (ayağa kalkın), vurgu “a” harfinin üstünde.

Türkmen dilinde aynı durum “ak” ve “a:k”, “aç” ve “a:ç” gibi sözcüklerde de, onlardaki “a” harfinin uzun ve kısa telâffuz edilmesi ile meydana gelir. Sümer dilinde de aynı durumun olması konusunda Deimel şunları yazar: “Belki Sümerler de Çinliler gibi, dört çeşitte yani, uzun ve kısa, soru ve cevap tonlamayla telâffuz etmek vesilesi ile, bir görünüşteki sözcükten en azından altı tane ayrı ayrı mana ile anlamlandırmışlardır”.[212]

Eğer Deimel yukarıdaki fikrini yazdığı zaman Türkmen dilinin gramerini tanıyor olsa idi, kuşkusuz Çin dilinin yanında Türkmen dilini de gösterirdi. Sümer dilinde bazı eylemler yalnız özne veya tümleçlerin çokluk görüntüsü ile kullanılır:

durun: oturmak, toğtamak, yerleşmek (sitzen), su (-g): (gitmek), (belki de sürmek, B.G.) (gehen).[213]

Eğer bu eylemler yukarıda açıklandığı gibi çokluğu anlatıyorsa, o zaman “durun” sözcüğü çokluğun yerleşmesini ve “su” eylemi ise sürmek (koyunu sürmek, düşmanın üstüne sürmek, saldırmak) gibi kalabalığın hareketini anlatmaktadır.

“Sümer dilinde “e” (aytmak, söylemek, sprechen) gibi “şimdiki zaman” ve “gelecek zaman” için (devamlı hareket şeklinde) kullanılan eylemler, geçmiş zaman için kendi yerini “du[-g]”: (dimek, didi, demek, dedi) gibi bitmiş şekillere verir”.[214]

“Kök eylemin Sümer dilinde üç görüntüsü vardır: basit, birleşik ve uzamış eylemler:

Basit kök eylemler (fiiller) genelde bir heceden ibarettir:

“ağ”: etmek, yapmak (machen), “il”: eltmek, iletmek, götürmek (heben, tragen). “gen”: gitmek (gehen). “gaz”: dövmek, kırmak, öldürmek (zerschmeissen, toten), “bulug”: bölmek, ağacı bölmek (Holz schleissen), “bulug”: hovlukmak, acele etmek (eilen). (türkmencede “bol!” yani acele et!, B. G.).

12. 2. Birleşik eylemler :

1. Yüklem durumunda gelen eylemler: Bu durumda gelen eylemler genelde “ag”, “du(g)”, “gar” gibi yapmak sözcüğünün çeşitli şekilleri ile meydana gelir. Türk lehçelerindeki “etmek”, “eylemek”, “yapmak”,“kılmak”, “gayırmak” gibi:

a-ri..... gar: arı-gayırmak, arılamak, arassalamak, temizlemek (rein machen).[215]

2. Araç anlamında (Instrumentale Bedeutunggrund):

“tu-tu”: tutmak, almak: el ile tutmak, (mit der Hand) nehmen.

“gir....gen”: girip gitmek, gitmek, yürüyerek gitmek, adım atmak, yaya olarak gitmek (mit dem Füsse, gehen, schriten, treten).[216]

12.3. Uzamış eylemler

Eylemlerin bu şekilde uzaması “Akkad” diline uygun olmadığından onu anlatmak için çok ölçüde açıklama sözcüklerini kullanmaya mecbur olmuşlardır. Bu ise onların anlaşılmasını güçleştirmiştir. Bu eylemler“da”, “ta”, “si” gibi eylemlerdir; onların temel anlamı “yan”, “yanında”, “yanına” demektir:

“ta-é”: daşarık (dışarıya) gitmek, daşarık sürmek, çıkarmak (heraus gehen, heraus füren, austreiben).

“ta-sar”: daşarık sürmek / dışarıya sürmek, çıkarmak (austreiben). “ba-ra-e”: barmak, öñe gitmek, varmak, öñe sürmek (fortgehen, forttreiben).

“bara-du”: öñe barmak, öne varmak (fortgehen).

“baran-dal”: öñe uçmak, uçup barmak, uçarak varmak (fortfliegen). “bara-gub”: çıkıp gitmek, önceki durduğu yerinden, yurdundan ayrılmak (wegtreten von seiner bisherigen Stätte).[217]

“Bara” sözcüğünün Sümer dilinde “barmak” (varmak), “uzaklaşmak”, “gitmek”, “çabuk”, “hızlı”, “uzak” gibi anlamları vardır. Yani Türkmen dilindeki “bar”, “var” kelimesi ile aynıdır.

12.4. Türemiş eylemler

“Sümer dilinde kök eylemlerin yanında çok sayıda türemiş eylemler de vardır. Ancak kök eylemler onlara eklenmiş gramer öğeler içinde erimez, eski biçimini korur. Bu türemiş eylemlere aşağıdaki örnekleri vermek mümkündür:

12.4.1. Ad ile eylem

“gu-de”: söz-dökmek = söylemek, gürlemek(türkmence), konuşmak (das Wort ausgissen = sprechen).

“gu-la”: gucaklamak, kucaklamak, sarılmak (sich um den Hals hangen = umarmen).

12.4.2. Sıfat ile eylem

“gal-di”: ulı-dimek, ulı gürlemek, büyük konuşmak(gross sprechen). “mi-du”: mılayım (mımık, yumşak) dimek, yumuşak demek, kadınlar gibi konuşmak (nach Frauenart sprechen = freundlich sprechen).

13. Eylemin ad şekli (die Nominal formen Verbums / Ad formasındaki işlik)

Bu adlar eylemden yapılır ve başka unsur almaz; fiile bir şey eklenmeden veya yalnız “-e (d)” eki eklenerek türetilir:

“é-du”: ev diken, ev inşa eden kişi (der, das Haus gebaut hat).

gu-nun-di: gığıran (adam), çağıran, bağıran (der Lautrufende).

14. Eylemin belirsiz görünüşü

Eylemin belirsiz görünüşü “-a” veya “-ed-a” ekleri ile gösterilir: “du-da > “du-a”: dikmek, yapmak, inşa etmek (das Bauen).

“gi-a”: gaytmak, gaytarmak, dönmek, geri gelmek, geri getirmek (das Zurückkehren oder Zurückbringen).

15. Ortaç eylem (Das partizip...Verba / Ortak İşlikler)

Bu eylemler de “-ed-a” dan meydana gelmiş “-a” eki ile gösterilir:

Süm. türk. alm.

“du-a” dikilen, yaplan gebaut

“gin-a” giden der geht

zi-ga çkan, binen ansteigend.”[218]

Görüldüğü gibi yukarıdaki eylemlerin ardına eklenen “-ed-a > “-a” eki Türkmencedeki “etmek”, “eden” eylem sözcüklerine hem formal hem de gramerdeki yeri ve anlamları açısından yakındır.

16. Sözdizimi (Syntax)

16.1. Sümer Dilinde Cümlenin Diziliş Düzeni

16.1.1. Normal cümleler

Normal cümle iki bölümden ibarettir. Birinci bölüm cümlenin öznesi ve bağımsız bölümüdür. İkinci bölüm yüklemden ibarettir ve eylemin belli bir görünüşü ile ifade edilir:

Sümer: Nanna-ra ur-nammu-(ke) é-ani mu-na-du

Türk. Nannaga urnammu evini dikipti

(Nanna için Urnammu [kendi] evini yapmıştı)

Alman. dem Got Nammu hat Urnammu sein Haus gebaut.

Yukarıdaki düzen, yani zincirleme esasa göre cümle dizilişi: cümlenin başında özne ve sonunda eylemin yer alması, gramer bakımından Türk diline çok yakın olurken, İndo-German dillerinden olan Alman, Rus ve İngiliz dillerinin ve Sami dillerinden olan Arap dilinin gramer kaidelerinden uzaktır.

16.1.2.Kural dışı cümleler

Bazı durumlarda, örneğin özneden başka bir kelimenin üstünde vurgu bulunduğunda, cümlenin düzeni kural dışı olur:

Sümer. é-a(k) en-ki, ke temenmu-si-ge

Türk. öyüñ Enki düybüni tutdı, evin Enki temelini attı

Alman. des Hauses Fundament grundet Enki.”[219]

Bu cümlede vurgu evin üstünde olduğu için özneden önce gelir.

17. Özne

Sümer dilinde özne, kendisine bağlı olan sıfatlar ile birlikte gelir ve çokluk eki almaz: “dimmer ana”: asman tañrıları, gök tanrıları (die Götter des Himmels).

“dimmer gal-gal”: ulı-ulı tañrılar, galıñ-galıñ tanrılar (die grossen Götter)

“uku-dagala”: oklar daşda (uzakta), daşdaki oklar (die weiten Völker).[220]

Bunun gibi de iki tane ad hiçbir kişi veya durum ekini kabul etmeden sadece birbirinin ardına takılarak “ile” ve “hem” gibi bağlaçların anlamını vermektedir:

an-ki (a): asman-yer, gök-yer,yer ve gök (Himmel und Erde).

arazu-zur-ra: çokunma-zarlama, arzuv-isleg = tapınmak-

yalbarmak, tapınmak ve yalbarmak (Gebet und Flehen).

ge-ud-da: gece-gündüzde, gece ve gündüz (bei Tag und Nacht). [221]

Bu kural Türkmence ve diğer Türk lehçelerinde de vardır:

istek-arzuv, gice-gündiz, ay-gün, gündüz-gece, iyi-kötü.. .

Çalışmamızın bu bölümünde açıklanması gereken mesele, Sümer dilinde Türkmen (ve genel türk) dilinin düzeninin tersine, genelde “sıfatın addan” veya “bağımlı sözcüğün temel sözcüğün” ardından gelmesidir. Ancak Hommel gibi bilginlerin fikrine göre bu durum Akkadlar gibi Samî kavimlerin etkisi altında meydana gelmiştir. Biz bu konuda geçen bölümlerde daha etraflı söz etmiştik. Bu fikrin doğru olabileceğini biz eski Samî kavimlerin günümüzdeki kuşağı olan Arapların diline dikkat ettiğimizde anlıyoruz. Örneğin: “Bahru’l-Esved” = Deniz-gara > Karadeniz, “Racülun-Kebir”= adam-ulu > ulu adam...

Şimdi bazı bilim adamlarının bu konuda öne sürdüğü fikirlere bakalım: Falkenstein’a göre “ad ile ona bağlı olan sıfatın yerleri değişerek, sıfatın adın önünden gelmesi de mümkündür:

Ama-Nanşe: ene Nanşe, ana Nanşe, anne Nanşe (Mutter nanşe).

ku Inanna (k): kutlu (kutsal) Inanna (die heilige İnanna).[222]

Delitzsch bu konuda şunları kaydeder: “Adlara bağımlı sözcüklerin adın önünden gelişi gibi, sıfatlar da az-çok üstünde vurgu olduğu durumda adların önünden gelebilir:

suda-an: uzak asman/gök (der ferne Himmel).

ğul-nam-erina: gıñır cın, kızgıñ cin (der böse Bann).[223]

Deimel de Sümer dilinde ticaretle ilgili metinlerde “gal” (ulu, galın) sıfatının addan önce gelmiş olduğunu açıklar. Söz diziminde vurgu sıfatın üstünde ise, onun addan önce geldiğini belirtir:

gal-dam-gar: ulu sövdagär = böyük alışverişçi (Grosshändler).

gal-uku: ulu adam, büyük rütbeli kişi (Oberst).

gal-nar: ulu ozan (Obersänger)

nam-gal-hul-la: ulu hezillik, ulu (büyük) hoşluk (grosse Freude).[224]

18. Zamir Ekleri

“Son Sümer döneminde Akkad dilinin etkisi altında, 3. tekil şahıs zamirinde, şahıs için kullanılan “ani” yani “o”, “onun”, (eski türkçede “anıñ”,B. G.) ile “ortak cins” için kullanılan “-bi” eki arasında farklılık kaybolur. Ancak onun düz şekli “-bi-da” = ile, onun ile (mit seinem) şeklindedir. Bu ek “ve” bağlacının yerine kullanılır ve “şahıs özne” sözcüğüne bağlılıkta meydana gelir. bu, eski Sümer dilinin kalıntısıdır.”[225]

Başka bir eserde bu konuda şöyle bir açıklama vardır: “Sümer dilinde bulunan “–bi” ve “bi-da” sözcüklerinin yerine bağlama edatı “u” yani “ve” nin kullanılması eski dönemde Akkadlardan alınma bir edattır.”[226]

Görüldüğü gibi Sümer dilinde kullanılan “-bi”, bi-da” bağlaç sözcükleri Türkmencedeki “bile” yani (ile) sözcüğü ile hem çok benzerdir hem de gramer açısından aynı diyebileceğimiz rolü yerine getirmektedir.

“Sümer dilindeki ibarelerde zamir eklerinin tekil ve çoğul şekli genelde birbirinin yerine kullanılmaktadır:

uku-lu-a: ülkeli > ülkenin yaşayıcıları (Lebendesbewohner).

ad-da-zu: atañ, atanin, atanız (den (euer) Vater).

ama-zu: eneñiz, ananız, anneniz (eure Mutter).

Zamir ekleri özellikle de vurgu üstünde olduğunda, ibarelerin önünde gelir:

za-e e-ne-im-zu: seniñ sözüñ (dein Wort). Baştaki zamir şahıs ekini kabul etmeden de gelir:

za-ar-gal-gal-zu: seniñ ulı-ulı arıñ/buysancıñ = senin ulu-ulu

gururun/şöhretin (deine grosse Glorie).[227]

Yukarıdaki ibarelerin gramer karakterleri ve onlarda kullanılmış birkaç sözcüğün Türkmen diline yakın olduğu hissedilmektedir. Örneğin: “ad-da (ata)”, “ama” (ene, ana, emme), “ar” (takriben ar-namus anlamında): “Uku” sözcüğünün, önce OK (halk, kabile) anlamında geldiğini görmüştük. Burada ise aynı sözcük ülke anlamına geliyor.

19. Adlar

19.1. Adların iki sınıflı sistemi (Das Zweiklassensystem):

Sümerlerde bu iki sınıfa ait olan adlarda meydana gelen değişiklik, onlardan “AN” yani göğün insanlaşmış Tanrı yerinde kullanılması, masallardaki bazı hayvanların, ağaçların ve bitkilerin insan sınıfına sokulmasındandır. Onlar insan gibi davranırlar ve konuşurlar; cansızlar canlı sayılıyor:

Lu-me-luh-ha: Melluhalı, Melluha(yurdunun) adamı (Mann von (Land) Melluha). Burada “Melluha” yurdu, gramer açısından insan sınıfına giriyor.[228]

20. Çoğul Durum

Çokluk Sümer dilinde genelde belirli bir alametle gösterilmez, eşyalara (insan dışındaki varlıklara) ait sözcüklerden çokluk türetilmez. Belli bir sayı ile ifade edilen şeyler için de çokluk işareti kullanılmaz. Bazı durumlarda adın veya ada ait sıfatın tekrarlanması ile çokluk anlatılır. Bu durum “gal” (ulu), “tur” (küçük), “kal” (kıymetli, pahalı) gibi belli ölçüyü anlatan sıfatlarla mümkün olur.”[229]

Önce de izah edildiği gibi bu çokluk ifade etme durumu Türkmen ve başka Türk dilinin lehcelerinin gramer düzenine de uygundur. Örneğin, Türk dilinde belli bir sayı ile ifade edilen adların ardına çokluk eki katılmaz: 15 kişi, 6 kitap. Halbuki İndo-German dillerinde böyle adların ardına çokluk eki katılır: 15 Männer (15 adamlar), 6 Bücher (6 kitaplar) vs.

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

SUMERCE - TÜRKMENCE KÜÇÜK BİR SÖZLÜK

Bu bölümde biz kendi bilgimizin çerçevesinde ve düşünüşümüze göre, aralarında belli ilişkileri göz önünde bulundurarak, Sumer ve Türkmen sözcüklerini seçip aldık. Bu sözcüklerin arasındaki bizim duyduğumuz benzerliklerin ve ilişkilerin ilmî bakımdan ne derece itibarlı olup olmadığını belirlemek yetkisi ise doğal olarak değerli bilim uzmanlarına aittir. En azından bu konu ile ilgilenenlerin çeşitli fikir ortaya koyması gerçeklerin yüze çıkmasına belli ölçüde yardım etmesini umyoruz.

Bizim bu sözcükleri seçip almaya cesaretlenmemize yardım eden amillerin başında, Sumerolgların çoğunluğunun Sumer dili ile Ural-Altay dilleri arasında benzerliğin, hatta ilişkilerin var olduğunu savunmaları geliyor.

Sumer dili ile Altay dil grubunun arasında ilişkilerin var olduğunu tam savunan, hatta onu bir “proto Türk” dili sayanların başı, F. Hommel’dir. Hommelin bu iki dilden, aralarında benzerlik bulup seçtiği sözcükler dizisinde, bir bakışta o kadar benzerlik duyulmayan sözcüklerin olması da bizi biraz cesaretlendirdi. Örneğin, araştırmacı Sumer dilinde “diz” anlamı olan “div, dug” sözcüğünü “diz” sözcüğü ile karşılaştırmak yerine “topuk” sözcüğü ile karşılaştırmıştır. Bu Sumer sözcüğünün birinci şeklini “diz” ve ikinci şeklini ise “topuk” sözcüğü ile karşılaştırıldığında daha isabetli olacağı ortadadır.

Bu konuda bize güç veren ve örnek olan diğer bir amil de Türk bilim adamı Prof. Dr. Osman Nedim Tuna’nın Türk-Sumer dillerinin ilişkileri konusunda yazdığı, bilimsel değeri çok yüksek olan eseri oldu. Tuna bu eserinde Türk-Sumer sözcüklerinden, “doğrudan görülebilen denklikler” bölümünde olanlardan takriben 50 tanesini ve dilin mükelleşme sürecinde seslerin değişme kaidelerine dayanarak, takriben 150 tanesinin aralarında ilişki görerek seçmiştir. Biz bu eseri ve kazak bilim adamı Süleyman Uljas`ın da bu konuda yazan benzer eserini görmeden, bu eserlerdeki 50 tane sözcüğün hemen hepsini seçmiştik, bu eserlerde de gördüğümüzde ise hem sevindik hem de işimizin doğru olabileceğine, inancımız kat kat artdı.

Türkmen dilinin, özellikle onun çeşitli boylarındaki deyimler de dikkate alındığında, sözcük hazinesinin çok zengin olması, böyle benzer ve ilişkili sözcüklerinin dizisinin daha çoğalmasına yardım etmiştir. Biz bu listeye sadece aralarında kendi açımızdan doğrudan görülebilen denklikler olan sözcükleri aldık(yaklaşık 300 tane). Eğer de dilimizin mükelleşme sürecinde ses değişme kaideleri dikkata alınırsa, bu sözcüklerin sayısını birkaç kata çıkarmak mümkün olacaktır.

Meselenin başka bir anlamlı yöni ise, türk dillerinin ne kadar en eski örneklerini, en eski tekstlerini nazara aldığımızda, o kadar da hem sözcük benzerliği hem de gramer açısında daha çok yakınlık duyulmakta’dır. Bu ise ;Paul Frischhauer;in “Sumer dili Turan dilini, eski türk dilini hatırlatiyor, onların daglyk çevrelerden geldikleri´de bellidir...”[230] kimi ifadelerinin teyitidir. Maalesef Sumer yazılarının yazıldığı zaman’la Orhon-Yenisey yazılarının arasındeki 2700 yıla süren dönemde yaşayan eski Turanlı atalarımızın, O cümleden Sak-Iskit we büyük Part devletini kuran diğer kavimlerin dillerinin özelliklerinden çok az bilgimiz vardır. Eğer biz o dilleri, özellik’le Zertüşt dinini kutsal kitabı Avestanın Pehlevi diline çevrilmeden evvelki orijinal dilini öğrenme imkanımız olursa, o dilin Sumer dili ile günümüzdeki türkçenin arasında bağlaycı köprü olacağının kanaatındayız. Bunun isbatı hükmünde bilim adamlarının tarafından eski turanca olduğu tesbit edilen sözcüklerden bir kaç örnek veriyorus:

Sumer Eski Turan Çağdaş Türkçe

I I, Ik Irmak

Anu Anap Anna(Türkmencede Tanrı anlamda)

Kur Kur Kurgan,Gorgan(tepe, dağ, yükseklik)

Bu sözlükde Türkmence dışında Türkmenistanda yaşayan bazı boyların deyimlerinden ve eski Anadolu Türkçesinden de bazı sözcükler aldık. Değerli okurlarımızın dıkkatını tekraren aşağıdeki kaç noktaya çekiyoruz:

1- Geçen bölümlerde de açıkladığımız gibi beş bin yıl önce Sumer dili ile günümüzdeki Türkmen dilinin arasında uzun bir mükemmelleşme ve değişme süreci vardır. Mükemmelleşme sürecinin başlangıcında Sumer dilinde her bir kök sözcük, belli bir değişme kabul etmeden çok sayıda ve çeşitli anlamları anlatmıştır, ancak günümüzdeki Türkmen ve diğer Türk lehçelerinin belli değişiklikleri, özellikle çeşitli ekleri kabul etmeden o anlamları göstermesi zordur. Bunun için biz sözcüklerin arasındaki benzerlikleri açıkça gösterebilmek amacıyla mümkün olduğu kadar kök sözcüklerle gramer elemanlarını tire veya çift tırnak içine almakla gösterdik.

2- Yukarıda da belirttiğimiz gibi Sumer yazısında ve hatta Uyğur ve Arap alfabelerinde de seslerin hepsi için özel harflar bulunmayor. Mesela o,ö,u,ü sesleri için sadece bir belgi kullanılırken i ve ı sesleri de birbirinden farklanmıyor. Netice itibari ile Sumer ve eski Türk sözcüklerini çeşitli telaffuz´la yazmak mümkündür. Örneğin ;kur; sözcüğünü ;kor;, ;kür; ve ;kör; görünüşlerde yazmak mümkündür. Bu meseleni nazara alırsak daha çok sözlerin aralarında benzerlik duyabiliriz. Ancak biz, kaynaklardeki sözcükleri aynen aldık.

3- Türkmen dilinde uzun ve kısa seslerin, sözcüklerin çeşitli anlamlarını ayırt etmekde önemli rolü olacağını göz önünde bulundurarak onları şu aşağıdaki şekilde göstermeyi uygun bulduk:

-a (kısa ünlü): arna, akar, at (hayvan)

- a: (uzun ünlü): a:ra, a:dam, a:t (adam adı)

-i (k.ü): iç-mek, it (köpek)

-i: (u.ü): i:şik, di:mek

-ı (k.ü): ıza (vermek), ışık, ığır, gız-mak

-ı: (u.ü): ı:z (kaldırmak), gı:şık, gı:z

-o (k.ü): ot (bitki), or-mak, otağ

-o: (u.ü): o:t (yanmak), o:n (10)

-ö (k.ü): öt-mek, öl-mek, gör

-ö: (u.ü): ö:t (guşuň ö:di, kuşun ödü), ö:l (ıslak)

-u (k.ü): uç-mak, dur-mak, vurmak

-uw (u.ü): uwn (un), uwç (ipin ucu)

-ü (k.ü): üzüm , düş-mek

-üy (u.ü): üyşmek (yığın, küme), süyş-mek (hareket etmek)

Kısaltmalar:

es.t. = Eski Türkçe (Kaşgar ve Çağatay edebiyatından)

Tr.t = Türkiye Türkçesi

Az.t. = Azerbaycan Türkçesi

Tur.t. = Eski Turan türkçesi

Orh. = Orhun yazılarından alınan sözcükler.


Sumer-Türkmen (ve diger türk lehceleri ve eski tük) dillerinin

Arasındeki benzer sözcüklerin Sözlüğü

Her satırda koyu yazılan sözcük sümerce ve aşagındeki birinci sözcük ise Türkmencedir

A

A :klar, hel / (A. D., 89): açık,duru,yağtı.

A:k,Açık

AB :Wohnung (F. D. 1.,4): ev

Öy , Äb(Orh.)

AB-BA(plur.) : Haeuser / (F. D. 1.,4): evler

Oba , Äb-bark=evler(Orh.)

ABBA :Greis-yaşlı-(F. H.,22)

Aba , Aba=ata(Orh.), Abuka=yaşlı(Kt.B.)

AD, AD-DA :der Vater(A. D.,36),(F. D. 2.,8)

Ata /Ada(Orh.)

AD-AD :Grossvater (İn. Ki. 2.,45):atan atası,büyük baba.

Ataň Atası

AD-AD-AD :Urgrossvater(İn. Ki. 2.,45):büyük babanın babası

Ataň Atasınıň Atası.

AD-AMA :Grossvater,mütterlicherseites (İn. Ki. 2.,45):

Eneň Atası= baba. /Anne tarafından büyük baba.

AG :beordern.Befehl (F. D. 1.,109),(F. D. 2.,6): emir vermek.

A:ğa, A:ğa-lık: höküm etmek. aga sözi de Sumer dilinde tac anlamında´dır.

Aka(Turan t.,1)

AGA :Rückseite, hinter(A. P.,29),(F. D. 1.,110)

Arka

AGA, AGU :beordern (F.D. 2.,6) buyrmak, höküm etmek, agalık etmek.

A:ğa , Aka-men=gerçek ağa(Turan t.,1).

AGAR :Acker(F. H.,22)

Ekin

AGAR :Flur (A. F.,30),(F. D. 1.,110): çöl, zorluk

Ağır, Iğır

AGARIN :Mutterleib-oglan yatağı-(F. H.,22),Haus das kind.

Garın /karın, rahim, döl yatağı (A. D.,42).

AGIL :Ringmauer,Umfadung(F. D. 2.,4): ağıl

A:ğıl

A-GIM :wie,so (İn. Ki. 2.,11): aynı, gibi.

Ağın

AI :Mondgott (F. H.,22)Ay tanrısı

A:y

A-KAR :überflutet (İn. Ki. 2.,21)coşğun, sel

Akar(suw), Akar(D.L.T.)

Akku :pflanzen (A. D.,24) [bitki] ekmek

Ek-mek,Ekin

AlAM :Statue / (A. D.,61): heykel

Alañ (tepecik)

AMAN,EMEN :Herr (A. F. ,26-29): erkek adam, kişi

Aman (beylere takılan ad, erkek adı)

AN :Himmel,Hoch / (F. D. 1.,110):gök, yukarı,yüksek.

Asman, An(da) ;AN; sözcüğünün eski sumer devrinde belgisi bir

An, Annap=tanrı yıldız(*). Bu belgi sumer dilinde iki şekilde

(Turan t.,1) okunmuştur. Biri yukaıda belirtildigi gibi ;An;

okunup, uzak ve gök anlamındadır; ikinci

okunuşu ;Dingir=Tanrı,Tengri; anlamında’dır.

Eski türkçede de ;Tengri; Gök anlamında da

kullanıliştır. ;Tengri kutu; yani :Göğün oğlu; deyimleri akla gelebilir. ;An; ve ;Annap; sözcğü eski Turan yani Sak-Iskit ve Part dilinde de tanrı anlamında kullanmıştır.Yukaride Gramer bölümünde izah ettiğimiz gibi ;Anna; sözcüğü günümüzdeki Türkmen dilinde de Tanrı anlamında kullanmakta’dır.

An sözcüğü eski Türkçede de uzak, yüksek anlamında olduğu gibi ismin maillerinde aldığı gramer ekleri de Türkçe ve Sumercede aynıdır.(bk. Aşğideki maddelere).

AN-A :nach Himmel(F. D. 2.,13), Göğ’e

Ana(D.L.T.),oña, Asmana

AN-DA, AN-NA .im oder am Himmel/Gök’de( A. F., 39 ),droben/

On-da, Onna, Asmanda, An’da(D.L.T.) /yukarıda(F.D. 2.s.13).

AN-TA :von oder aus Himmel(F. D. 1. 37):Gök’den

An’dan, Ondan, Asmandan

A-NA(-k), A-NI :ihr,sein(poss. pron. sing) (İn. Ki. 2.,25-26) / onun

Onuň, Anıň (Kt.B.), /(iyelik durumunun zamiri, 3. şahıs).

Anı (D.L.T.)

A-NIR, UNIR :Herr (F. D. 2.,202) erkek adam, bey.

Iner (erkek, erkek deve)

ANŞE :Esel(F. H.,22),(A. D.,44)

Eşek

AR :Ruhm (A. D.,47),(F. D. 1.,110) gurur, şöhret.

A:r(ar namıs,arlı-namıslı).

AR :Herrlichkeit-erkeklik-(A. P.,31)

Ä:r, Er

ARA :Gang (A. F.,41) geçit,giriş/ Weg (A. D.,90):yol

A:ra (iki şeyin arası; geçit)

Ara=Orta(Orh.), Art=geçit(Es.t.G.,261).

ARA, AR :glanzen (A. D.,74),(F. D. 2.,10):parlak

Arı=Türkmencede hem temiz hem de parlak:(aydan arı,günden duru).

Arı=temiz(Orh.)ve(Turan t.1), Aru=güzel(Kt.B.).

A-RA :treiben der Daemonen (İn. Ki. 2.,29): kötü ruhların

A:ra-laş-mak /insanların arasına girmesi..

ARA-ZU, ARZU :Gebet,opfer (F. D. 2.,10) dua, ibadet,kurban,

Arzu(Kt.B.) /(A.F.,s.26), Anruf (İn. Ki. 2.,28) çağırmak.

Arzuw, Ara-mak(tanrını aramak,arzuw etmek,;dua; anlamına yakın).

AKATU :Rückseite(A. D.,45)

Arka,Arkada

:ausstrecken (F. D. 2.,17) yaymak,açmak

Aç-mak

Açak(Kt.B.)

AZ, ASI :folgen die Wörter für Löwe (F. D. 2.,15): Aslana

Aslan, Arslan ait sözcüklerin ek sözcügü, Aslanı anlatan ek.

Asrı(D.L.T.)

AZA, AZU :Baer(A. D.,34)

Ayı

Adhığ, Ayığ (D.L.T.).

A-ZAG :Tabu (İn. Ki. 2.,38) / tabu, yasak

Yasak (T. tr.)

Azgu :Nackenstock (F. D. 2.,15) boyuntırık Halseizen

Asğı /(Os.Tu., s.21): boyunduruk, askı.

AZU, UZU :Magiere(F. D. 1.,11o),(F.D.2.,16): büyücü, cadı.

Ozan (Ozanlar şamanizm döneminde cadıcılık da yaparmışlar).

B

BAGA :Eigenname (A. P.,23) belirli bir ad / bir Türkmen

Bağa boyunun da adı.

BAL :durchbrechen (F. D. 1.,116), (F. D. 2.,62): bölmek,

Böl-mek /kesmek.

Bal(D.L.T.)

BAL :Beil(A. D.,4),(N. P.,23-24)

Balta(Tr. t.), Palta

Baldu(D.L.T.)

BAR :wohnen,Wohnung (F.D. 2.,22): yaşamak,yurt,Ev.

Bar(ınmak) (Tr. t.)

BAR :be,exist (San. Cs.,76) varlık,var olmak.

B:ar-lık

Bar(D.L.T.)

BAR :sehen (A. D.,16) görmek

B:ar-lamak=yoklamak

BAR :entfernen (A. D.,15) uzaklaşmak, bir yere varmak, gitmek.

Bar-mak

Bar(D.L.T.)

BA-RA-E :fortgehen,hinausgehen(F. D. 2.,31):varmak,çıkıp gitmek.

Bar-mak

BE :Herr (A. D.,13) erkek adam, ağa, bey; iye.

Beğ, Bey (Tr. t.)

Bek=Şah(Turan t.,1)

BI :kundtun-(F. D. 2.,68):haber vermek.

Bil-dirmek

Bilik(K.t.B.)

BI :dieser,dieses(İn. Ki. 3.,91): bu

Bi, Bu

BI-DA :und (İn. Ki. 3.,222),(A. F.,56): ... ile, ve.

Bile Eski Sumer dilinde bağlaycı ;ve; sözcüğün yerine

Bile(D.L.T.) ;bi-da; sözcüğü kullanılmıştır, ;ve; sözcüğü ise Sami

Kavmi olan Akkadlardan bu dile geçmiştir.

Türkmencede de ;ve; ile ;Bile; beraber ve aynı

anlamda kullanılmaktadır.

BIR :Niere(F. D. 1.,117): böbrek

Böwrek

BULUG :Holz spalten (F. D. 2.,70),(A. D.,5) ağacı bölmek

Bölek-lemek, Böl-mek

Böluk(D.L.T.)

BULUG :Zeichen(A. D.,24) / işaret; belgi

Bellik, Belgü(D.L.T.)

BULUG, BULUH :eilen(A. P.,31),(F. D. 1.,117) / acele, tez

Howluk-mak, Bol! (acele at)

BULUK :Grenze (A. D.,24),Bezirk,spalten

Bö:lek, Bö:l-mek /(A. P.,31): sınır, bölmek, bölge.

Bölge (T. tr.), Buluň=Bölge(D.L.T.).

BULUK(g) :Grüze (A. D.,10) düşünce

Bilik(K.t.B.)

Bilği

BUR :Höhlung (F. D. 2.,70): oyuk, yuvarlak

Buruk, Bürüm(Tr. T.)

BUR :eribu,raven (San. Cs.,125): kuzgun, karga

Bürgüt=Kartal

D

DA, DAGAL :weit(I. Ki. 3.,25): uzak, dış

Daş

DAG, DAN :licht, rein (San. Cs.,125): ışık, temiz/ hell, glanzend

Daň, Dan /(F. D. 42.,132): aydın,parlak/ klar, rein

Tan, Tang(Kt.B.). /(İn. Ki. 2.,179): ışık, aydınlık temiz, tan.

DAG :Stein (A. D.,47),(F. H.,22): taş

D:aş

DAG :zerstören (A. D.,29), (İn. Ki. 3.,89): darğatmak, dağıtmak.

Dağ(ıtmak)

Dag=yok(D.L.T.)

DAL :Vergangen (F. D. 2.,132): geçmiş

Dal(Az. t.) (Az t.sinde dal sözcüğü ;geri, arka anlamında’dır)

DAR :spalten,zerstören (İn. Ki. 2., -180) bölmek,

Dar-ğatmak, Yar-mak /darğatmak, ağacı kesmek. Tar-mak=kesmek(D.L.T.)

DE :ausgissen(F. D. 1.,125),(F. D. 2.,140):

Dök-mek

DI :rufen,sagen (F.D.1.,125) çağırmak, demek

Di-mek Wörtern (F. D.2.,134) sözcükler, demek, Ti=demek(Orh.)

DIL(I) :vollkommen (F. D. 2.,136): kamil, olgun, dolu

Dolı

DIMER :Eisen(A. D.,5)

Demir, Temur(D.L.T.)

DINGIR, DIŇIR :Got / taňrı, tanrı

Tengri (Türkç. Y.), Täňgri(Orh.)

DIRI, DIRIG :übergrgross (A. D.,31),(İn. Ki. 3.,72):çok büyük, iri.

Iri, Ärig(Orh.)

DIRIG, DIR :helfen (F. D. 2.,134): yardım etmek

Direg=dayak, destek

DU :spalten,stossen (FD.2.,142): vurup kesmek, ezmek.

Döw-mek

DU :Kampf (F. D. 2.,143): döğüş, kavga

Dö(wüş), Döw-mek

DU, GU :spreschen (A. F.,19),(F. D. 2.,147): demek, söylemek.

Di-mek, Gür-lemek

DU :füllen,voll sein(Os. Tu.,22): dolu

Do:lı

Do:l-durmak

DU :halten(F. D. 2.,142): dur(dur)-mak, saklamak.

Dur(uzmak), Tut-mak

DUG :pour out(San. Cs.,101),(Os. Tu.,22)

Dök-mek

DUG, DU :bauen (F. D. 1.,125), (F. D. 2.,146): bina yapmak.

Dik-mek=bina yapmak, inşa etmek

DU-GA :Gesagtes (A. F.,20): denilen, söylenti

Diyilen, Doğa=Dua? Arabca olduğu savınılan ;dua; bu Sumer

sözüğundenmi kaynaklanmış?. Dua’nın anlamı

;demek”, söylemek’le ilişkisi duyulmakta’dır.

DUGU :gebaeren(A. D.,19)

Doğum, Doğmak

Tok=doğmak(Kt.B.)

DUGUD :wüchtig sein ( A. D. 73): güçlü olmak, ağırbaşlı Doğum-lı=güçlü, başarılı.

DUG, DIV :Knie(A. P.,29),(F. H.,22),(F. D.1.,125)

Dız, Diz(Tr. tr.)

DUKUT :schwer(A. F.,27),(F. D. 2.,149): ağır, zor, çetin

Tukat: (Türkmencede, zor durumda kalan insanın haleti, ruhiyesi)

DUL :bedecken (F. D. 2.,149),(A. D.,79): örtmek, dolamak,

Dol(amak) /sarmak.

DUL :dünkler Raum (A. D.,76): karanlık yer, karanlık feza Duwl=(Türkmencede evin dip köşesine denilir)

DUL :Tiefe,senken (F. D. 2.,150): derin, çimmek.

Dal-mak(Tr. t.)=çimmek(eski türkçede Dal=Göl,Deniz).

DUMU :der Sohn(A. D.,36),(F. D. 2.,151): oğul

Doğma=Oğul, erkek çocuk.

DOMUZI :Fruchtbarkeitsgott / Ürün ve bereket tanrısı,

Tomus=yaz mevsimi > Sumerlilerde de yaz mevsiminin iki ayına

;Domuzi; denilmiştir(tam kaynaklarda).

DUN :Schwein(A. D., 77):domuz

Doňuz, Don-guz(Es. Tr.)

DUR, TUŞ :sitzen,wohnen,sitz (F. D. 1.,125-127): oturmak, yurt,

Dur-mak, /yurt tutmak.

Düş-lemek=bir yerde binekden inip dinlenmek için oturmak.

Tör=evin baş köşesi, konuğun oturtulduğu yer.

DURU :dauer,Ewigkeit (F. D. 2.,15O)durağan,ebedi, kalıcı

Durğun(lı)=durağan, kalıcı

E

E :Wasserringe,Graben (F. D. 2.,29): su yatağı, su birikintis

O:y, O:y-tak

Oy(D.L.T.)

E :Haus(A. D.,54),(F. D. 1.,112),(F. D. 2.,29)

Öy, Ev

Eb(Türkç. Y.)

E-GAL :Palast (A. D.,54),(F. D. 2.,29) köşk

Ev-ulu, yüksek>Ulu Ev=köşk

E-DINGIR :Gotteshaus,tempel (F. D. 2.,29):Tanrının evi, tapınak

Ev-Tanrının>Tanrının Evi

ED, UD :time(San. Cs.,109): zaman, çağ

Öd=Eski türkçede hem zaman hem de dünya anlamında’dır (D.L.T.)

Öt-mek=zamanın geçmesi

EME, AMA :die Mutter(A. D.,48),(F. D. 2.,34): anne

Ene, Emme

Ana(Az. t.), Ama(Çuvaş türkçesinde. Bk. Türkç. Y.)

EN :Herr (F. D. 2.,14): iye, sahip, pir

Eye Bu Sumer sözcüğü aynı zamanda türkçedeki ;en;

yanı sıfatların üstünlik derecesini anlatmakta da

kullanılmıştır: en büyük, en güzel ve s. gibi.

EN, I-NE-ŞU, :Zeit, zu dieser zeit,jetzt -(F. D. 2.,35): zaman, şimdi,

EN-NE-ŞU /şimdiye kadar.

Indi, Inha, Şu[vağt]

EN-LIL, ILLIL :50, En-lil (A. D.,79): elli(50)sayısı tanrı Enlil’e

Elli(50) /verilen sayı.

ENNU :Wache,bewachen (A.D.,-s.24): korucu, korumak.

Indew, Innew, Indeğ=aramak, yoklamak, sorup soruşturmak.

ER, IR :Mann,maenlisch / (A.D., 8), erkek, erkeklik.

Er(kek), Är, Er(Tr. T.)

EREN :Krieger(A. P.,25),(F. D. 2.,33): savaşçı, er.

Eren=Erler(D.L.T.)

Eren(Türkmenlerde “Erenler yoldaş olsun” diye dua edilir).

:weise/wie (İn. Ki. 3., 321): gibi, eş,denk.

Eş(Tr. T.)

Eş=denk(Es. t. G. ,s. 273) ve (Turan t.1).

:Menge (İn. Ki. 3.,29): toplum, çoğunluk.

Üyş-mek

:Leine,Strick,Messleine (A. D.,83), Schnur,

Eriş, Ariş(Tr. t.) /(İn. Ki. 2.,283): ip, ölçü ipi, eriş.

:drei(F. D. 2.,37)

Üç, Uş(Türkç. y.)

ES, EŞ :blow-(Os. Tu.,22)

Ös-mek=Esmek

Es=yel esmek(D.L.T.)

ESAG, A-GAG :Sohn (F. D. 2.,36): oğlan,uşak

Uşak, Oğlan-Uşak

ESIK :stark,maechtig (F. D. 1.,113),(F. D. 2.,36): güçlü

Esrik=Türkmencede ;serhoş; ve ;güçlü; anlamında kullanılıyor.

Esrük=serhoş(D.L.T.)

EZEN :fest(A. D.,37),(F. D. 1.,113),(F. D. 2.,33): berk

Esen=sağlam, emniyetli

G

GA :Kiste,Decke (A. D.,48): sandık,kapak

Ga-pak, G:ap=kap

ĜAL :sein lassen(F. H.,22),existieren,vorhanden

Ga:l-mak, Ga:ldırmak (A.P.,31),(İn. Ki. 3.,80): ka:ldırmak, ka:lmak,

Bol-mak /var olmak.

ĜAB :umschliessen(F. D. 2.,209): kuşatmak.

Ga:ba-mak,Ga:baw

GAB, GABA :front,Brust (A.D.,38),(A.P.,29), (A.F.,35) ön, göğüs kafesi,

Gabak, Gabırga (Az. t.) /kaburga.

GADA :Leinen(F. D. 2.,47): keten

Keten/Ketan (Az. t.)

Kutay (Orh.)

GAG :Pflock(A. D.,47),(F. D. 2.,76): kazık.

Gazık, Gadhık(D.L.T.)

GAL :wohnen,feststehen (A. D.,19),(A. P.,38),

Ga:l-mak, Ga:lıcı /(F.H,29) yurt tutmak,durup kalmak.

GAL :erheben(F. D. 1.,118),(F. D. 2.,78),(A. P.,48):

Gal-dırmak /yükseltmek, götürmek.

Kal=yüksek(Türkç. y.), (Turan t.1)

GAL,GULA,GILU :gross(A. D.,58),(F. D. 1.,117): ulu, yüce, kalın.

Ulı, Galıñ

Kalık=yükseklik(Es.t. G.)

GAL-GA :rumour(San. Cs.,125): kavga.

Galağop-lık=telaşlı, rahatsız

GANU :Kanal(A. D.,27): kanal

Ganaw

GAZ :zerstossen (A. D.,41), (F. D. 1.):toz hâline getirmek,

Gaz-mak /ufalamak, bir şeyi döğmek.

GI :Land (F. D. 2.,86) yurt,toprak, kır

Gır, Kır(D.L.T.)

GI, GIE, GIGU :Rohr,Schilf(A.D.,21),(İn.Ki.3.,59),(F.D.1.,118): kamış.

Garğı, Gamış Gıyak(gıyan)

GI, GIGGA :nacht,dunkel,schwarz(A. D.,70-71),(A. P.,28),

Gice, Garňkı, Gara /(İn. Ki. 3.,89): gece, karanlık, kara.

GI, GI-A :wiederkommen,zurückkehren (A. P.,29), ), (A. F.,43): geri-

Gayt-mak,Gel-mek /-vermek, antworten(A. D., 55): cevap vermek.

Gaytargı=cevap

GID :sich entfernen, zuwenden (A. D. ,62), (İn. Ki. 2.,333):

Git-mek /: uzaklaşmak.

GIG :kranken (F. D. 1.,119): hastalanmak.

I:ğ-lemek, ig-lemek

Yig(Es. t. G.), Yik(Kt. B.)

GIGIR :Wagenrad(A. D.,80): tekerlek, teker.

Tigir

GIGRU :”40”, En-ki tanrıya verilen sayı (A. D., 79)

Gırk(kırk)

GIL :binden,wickeln (A. D.,12): bağlamak, sarmak.

Güyl-mek=bağlamak

GIM, GIN, GIMI :wie(İn. Ki. 3.,100),(A. P.,18),gleich wie (A. P.,15):

Kimin, Gibi (Tr. t.) /: gibi, denk, aynen.

GIR :Gang(F. D. 1.,119): giriş, girmek.

Gir-elge, Giriş

GIR, GIRGIN :gehen,treten (F. D. 2.,92)

Gir-mek, Git-mek

GIŞ :Mann (F. D. 1.,120), (F. D. 2.,95): erkek.

Kişi, Kişi(D.L.T.)

ĜIŞ :Holz,Baum(A. D.,50),(İn. Ki. 3.,37),(A. P.,28)

Ağaç, Yiş=orman(Orh.)

GIŞ :Sonne (F. D. 2.,98) gün,güneş

Güneş

GIŞ :Bird (Z. A.,216): kuş

Guş

GIŞ-GE :Baumsnacht,Schatten (F. D. 2.,101):ağaç karanlığı, gölge. Ağaç gölgesi, Gölge(Tr.t.)

Köşik=gölge(D.L.T.)

GIŞIG :die Tür (İn. Ki. 3.,80),(F. D. 3.,111): kapı, eşik.

I:şig(k)

GIŞ-TA :Sonnenseite(F. D. 2.,98): güneşli taraf.

Güneş-de, Güney (Durum eklerinin sumercede ve türkcede hemen aynı

olduğunu geramer bölümde görmüştük).

GU :Kraft,Macht(İn. Ki. 3.,106): güç

Güyç,Gurp=güç

GU :Vogel (F. D. 2.,215): kuş

Guş, Guw, Hüwi

GUD :Nest(F. D. 2.,108): yuva.

Ketek=kuş yuvası

GUG :Hulsenfrucht(A. D.,58): yeşil sebze, yeşillik.

Gög, Gög önüm=sebze

GULA :gross(F. D. 1.,121),(F. D. 2.,108): ulu, büyük.

Uli, Ulu

GUM :zermalmen (F. D. 1.,132), (F. D. 2.,111): ufalamak.

Gum=Kum

GUNNU :braun(A. D.,30): kahverengi

Goñur=konur, esmer

GUR :halten,voll (İn. Ki. 2.,377) belagern (İn. Ki. 2.,375):

Gora-mak=korumak /: saklamak, dolu, biriktirmek.

Gor=maya, biriktirilmiş para

GUR :etwas umscliessen, umgeben (İn. Ki. 2.,375),

Gur-şa-mak=kuşatmak (F. D.,109) bir şeyi çevrelemek, kuşatmak.

GUR, KUR :dick, mächtig(A. D.,80),(F. D.-2.,110): semiz, güçlü.

Gur-ğun,Gur-at=sağlam

GUR :laufen, rennen (F. D. 1., 120): koşmak, yürümek.

Gor-mak, Gor-durmak=dört nala gitmek.

GUR, GURUŞ :zerhauen (F. D. 1.,122), (F. D. 2.,160): vurarak, kırmak.

Ur-mak,Uruş=vurmak, vuruş.

Uruş(D.L.T.)

GURUŞ :Held,stark (A. D.,54): kahraman, güçlü

Göreş=Güreş?

Gurat=sağlam

GUTUL :hinwegraffen von Krankheit (F. D. 2.,216): Hastalıktan

Gutul-mak=iyileşmek(kurtulmak) /ölmek.

(bu iki sümer-türkmen sözcük şeklleri aynı ancak çelişkili annam taşıyırlar. Belki de ölmegi hayat zorluklarından kurtulmak annamında kullanmıştır ki bu gün de bazen kullanılır)

H

HAI :Haus(A. F.,24-25): ev

Öy, Cay, Howlı=avlu

HAR :Mühlstein (A. D.,68): değirmen taşı

Haraz=değirmen

HI :gut, schön (İn. Ki. 3.,37): iyi, güzel

Ey, Iyi(Tr. t.)

HUL :Freude (A. D.,85): sevinç, neşe

Hezil?

HU-LA-NA :in seiner Freude(A. F.,55): sevdiği, hoşlandığı

Ha-la-nı=hoşlandığı

HUM :Lager (Os. Tu.,22) depo, büyük küp

Hum=değerli eşyaları depo edilen büyük küp.

HUR :schneiden (İn. Ki. 2.,452): kesmek, biçmek

Or-mak

HUL-LA :froh sein, freude (İn. Ki. 2.,448-9):sevinç, hoşlanmak.

Hala-mak=hoşlanmak

İ

I, ID :Fluss (F. D. 2.,21): irmak

I, Ikh=irmak(Turan t.,3)

IA :Fett, Öl (A. D.,48),(İn. Ki. 3.,100),(F. D. 1.,110):yağ

Yağ

IG, GIŞIG :Tür (İn. Ki. 3.,80),(F. D. 1.,111): kapı, eşik

I:şik

IGI-GIN :vorangehend (F. D. 2.,94): önde giden

Öñe giden

IKKARU, ENGAR :Bauer (A. D.,9),(A. P.,24): çiftçi

Ekeran-çı , Ekin(D.L.T.)

IL :tragen, heben (A. D.,54), (İn. Ki. 3.,80): götürmek, kaldırmak.

Elt-mek

ilet-mek (Tr. t.)

Ula=ulaş-mak(Orh.), Ilet(D.L.T.).

IM :Furcht (A. D.,67): korku

Eym-enç=korkunç

INIM :Wort (İn. Ki. 3.,7) sözcük, söz

Üyn = üyn sözcügü türkmen dilinde söz ile ses aralığı bir anlam taşıyor: ;üyn alışmak; yani birbirini anlamak.Örneğin: “üynümü anlayın beyler, sözümü dinleyin beyler”(bak. Dede-Korkut, Salır Gazanın evinin yağmalandığı boyu).

Üyn-ses yok: ne üyn var, ne de ses var.

IR :gehen (F. D. 1.,111),(F. D. 2.,23): gitmek

Yör=yürü, yöre-mek=yürü-mek

Ir=varmak(Es. t. G.), Är=ermek(D.L.T.)

ITU :30+tag, Monat (A. D., 8) 30 gün, ay

Otuz

IZI :Feuer, Hitze (F. D. 1.,112),(A. D.,39): ateş, sıcak

Issı=sıcak, Isig(D.L.T.)

K

KA :Tor,die Tür(A. D.,34),(F. D. 1.,122): kapı, kapak

Ga-pı, ka-pi(Tr. t.),

Kapuk(D.L.T.)

KAL :kostbar,teuer (İn. Ki. 3.,60), (A. F.,54): değerli, pahalı.

Galıň=başlık parası

Kalın=çok(D.L.T.)

KAN :Schilfrohr(I. G,. 15): kamış ailesinden bir bitki.

Gıyan/gıyak

“prf. Dr. Imanuel Geiss’ın açıklamasına göre: ;Gant; , ;Kanal; gibi birkaç modern sözcükler de bu sumer sözcüğünden kaynaklanmıştır. Türkmencede, Farsçada ve Arapçada kesme şeker denilen ;Gand; sözcüğü bu sumer sözcüğünden gelmektedir.(bak. I.G.,s.15)

KAPKAGAK :Geschirr (Os. Tu.,22): kapkacak

Gapgacak, Gapgaç

KAŞ :laufen (A. D.,42),(F. D. 2.,116): koşmak, kaçmak

Gaç-mak, koş-mak, kaç-mak.

KAŞ :galoppieren (Os. Tu.,23): at koşmak

Koş-mak(Tr. t.)

KEŞ, KEŞDE :knoten (A. D.,37)-(A. D. 2.,123): düğümlemek,

Keşde=işleme,nakışlama /binden, festbinden (A. D.,37): bağlamak

KI, GIR :Land (İn. Ki. 3.,22): yer,yurt - Erde (A. D.,76): yer, toprak

Gır, Kır(Tr. t.)

Kır(D.L.T.)=toprak

Kara=Erde=toprak,yer(Turan t.4)

KIA :Ufer (F. D. 1.,122),(F. D. 2.,116): kıyı

Gıra, kıyı (Tr. t.)

Kırğa(D.L.T.)

KI(d) :machen (F. D. 1.,122): yapmak, kılmak

Kıl-mak

KIN :Arbeit (A. D.,84) iş

Kı:n=ağır, zor, güç

Kin, Kın=zahmet(Es. T. G.)

KIN :senden (A. D.,84): göndermek, yollamak

Gön-der-mek

KI-TA :drunten (F. D. 1.,123),(F. D. 2.,120):aşağıda, yerde. Gır-da, Kır da, Kıyı da

KU :Wohnung nehmen(F. D. 2.,119): konmak,yurt tutmak.

Gon-mak, Kon-mak(D.L.T.).

KU :legen((F. D. 1.,123),(F. D. 2.,123): koymak

Goy-mak, Koy-mak(D.L.T.)

KUG, KU :heilig (A. F.,53): kutsal / “ku-inanna” (A. F.,53):

Gut-lı, Kut-sal(Tr. t.) /: kutlsal inanna.

Kuw, Kut=kutsal(Kt. B.)

KUM :zerstampen (A. D.,41): vurarak ezmek, ufalamak

Gum, Kum(Tr. t.)

KUR :Berg, Bergland (A. D.,62),(A. P.,31): dağ, dağlık yurt.

Gor-ğan=tepe, kale

Kur, Kurgan=tepe, kale(Es. t. G), Kur-tag(Kor-tag)=Oguzhanın yayla-

Kur=kaldırmak, yükseltmek(Turan t.5) -yurdu.

KUR :Land,Fremdland (F. D. 1.,123): yurt,yabancı yurt,

Küren=çok nüfuslu köy. /Wohnsitz,Quartier (İn. Ki. 2.,287): yaşayış-

Kur-tag,Kor-tag(Oguz yurdlerinin birisi) /-yeri, daire.

KUR :wachen (F. D. 2.,129): korumak / beachte ferner

Gor-amak, Gorağ /(F. D. 2.,129): karakol.

Korumak(Tr. t.), Kur-mak(D.L.T.)

KUR :backen (F. D. 1.,123): pişirmek

Gowur-mak

Kavur-mak(Tr. t.)

KUR :schauen, sehen(İn. Ki. 2.,592): görmek

Gör, Gör-mek

Kör-mek(D.L.T.)

KUR :yeraltı dünyası (MIÇ, 23)

Gör=mezar

KUR, GUR :dick,gross,stark(sein) (İn. Ki., -s. 592) , (F. D. 2.,128):

Gur-ğun, Gurat=sağlam /: semiz, büyük, güçlü(olan).

KURGI :ein best. Vogel (F. D. 2.,129): belirli bir kuş

Gırğı, Garga, Gırğawul, Garlawaç...

Karga (Tr. t.)

KURUM :bewachen (A. D.,75): korumak

Goraw

Koru-mak(Tr. t. , Az. t.)

Kur-mak(D.L.T.)

KURUN :gut,schön (İn. Ki. 2.,595): iyi, güzel

Gurgun, Gurat=sağlam

KUŞ :Leder(F. D. 1.,123),(F. D 2.,129): deri

Gayış=[tabaklanmış]deri

Kövüş = ayakgabı

KUŞ :vermehren (A. D.,3): arttırmak, eklemek

Goş-mak, Koş-mak(D.L.T.)

KUŞ-U, KUŞ :ruhen, beruhigen (F. D. 2.,129), (In.Ki.2.,597):

Köşe-mek /: Rahatlamak, dinlenmek.

KIPU :sprechen(A. P., 15): konuşmak

Kep-lemek/Gep-lemek

L

LAL :Honig (A. D.,28), (F. D. 1.,127)

Bal

LIL :Wind(A. D.,52), (F. D. 1.,127): rüzgar

Yel, Yil (Es. t. G.)

LU :Mensch (F. D. 1.,127),(F. D. 2.,172) insan.

Li, Lu:{Bu sözün sumer dilinde iki anlamı var: birincisi ;insan; ;adam;, ikincisi belli bir yerin ya da belli bir işin adamı.Bu ikinci anlamı türkmen ve diğer Türk dillerindeki ;li;(lu) ile aynı anlama gelyor(A. F.,15). Ancak geramer bölümde de izah ettiğimiz gibi, Sumer dilinde Türk dilinin aksine ;lu; sözcüklerin başına ekleniyor: lu-dingirra=tanrı-lu,tanrılı=tanrı adamı ve lu-kingirra=kingir-lu, kingirli=Kingir adamı=Sumerlu(Sumerli)=Sumer adamı.}

LU-ŞAMAN-LAL :Hausirer (A. D.,71), (A. D.,79), (F.D.2.,173:

/: Gezici,yöre yöre dolaşan adam, derviş.

Şaman=din adamı{Eski Şamanların da dervişler gibi yöre yöre

dolaştıkları bellidir}.

LUM :Kanal(A. D.,87)

Olum=oluk, irmaktan su alınan yer

M

MAR :tun, machen (F. D. 2.,179): yap-mak, yerine getir-mek

-Mak, -mek: (yapma eki), örneğin: geş-tuk-mar: eşit-mek(F. D. 2. 179).

MAŞ :erster (F. D. 2.,182) birinci, başdekı

Baş-dakı?

MEN :ich(A. D.,82): ben (1. tekil şahıs)

Men

MES :Held,stark (A. D.,52): kahraman, güçlü

Mes=sağlam, esrik, serhoş

MU :Jahr (A. D.,11),(F. D. 1.,130) yıl, sene

Mü-çe (12 yıl)=12 hayvanlı türkmen takvımı.

MUL, UL :Stern(F. D. 1.,130-2),(F. D. 2.,191)

Yıldız, Ulduz(Az. t.)

MUŞ, UŞAN :Vogel (A. D.,18): kuş/ fly (San. Cs.,96): uçmak

Guş, Uçan

NAMMU?, NAM? :was ist?( A. F. 35),what(is) it?(Os. Tu.,23):

Näme?=nedir?

O nedir?

NIG?, NI?, NI-MU? :was?(F. D. 2.,74): ne?

Näme?, Ne?

Neň?, Ne?(D.L.T.), Negü-lük?(Kt. B.)

NIGNAME :was immer(F. D. 2.,2oo),what ever(Os. Tu.,-23): ne olursa.

Näme-de bolsa

Neduk?(Turan t.1), Negü?(D.L.T.)

P

PA :Ast(İn. Ki. 3.,37): dal /Spross(F. D. 1.,117): filiz

Pu-dak, Pın-tık=filiz

PAD :to destroy(San. Cs.,122)

Poz-mak

Boz-mak

PAP :high priest (San. Cs.,128): ulu din adamı, papaz

Baba: (kutsal sayılan büyük şahsiyetlere eski türklerde ;baba;ve ya ;ata; dinilyormuş örneğin: “Zengi baba”, “Ersarı baba”, ;Heyder baba;,“Korkut ata”... Hrıstiyanların kullandığı ;pap; sözcüğü de Sumer dini tekstlerin vesilesi ile Hırıstiyan dini tekstlerine geçen Sumer sözcüğü olması çok doğaldır diye düşüniyoruz.)

PAR, PIRIG :glanzent(F. D. 2.,74): parlak

Par-lak

PEŞ :burn(San. Cs.,89)

Biş-mek, Piş-mek

S

SA :Musikinstrument (A. D.,27): muzik aleti, saz

Saz

SA :treffen(F. D. 1.,133),(F. D. 2.,229): karşılaşmak

Sa-taş-mak=karşılaşmak

Sal=göndermek(D.L.T.)

SA :kundtun (F. D. 1.,133), (F. D. 2.,229): habar vermek.

Saw=haber

Saw-çı : Türkmenlerde “Peygamber Tanrınının savcısıdır” denilir.

Sab=haber(Orh.)

ŞAB :Word, order (San. Cs.,91) söz, buyruk

Saw, Sab(yok. b.)

SA :Seil(F. D. 1.,133),Tau, Band (F. D. 2.,227-8): ip, sarğı.

Sa-pak=ip Sarğı.

Saru=sarmak(D.L.T.)

SA :gelb(İn. Ki. 2.,829): srı

Sa-rı

Sarık(D.L.T.)

SA :kaufen,verkaufen(İn. Ki. 2.,829):satın almak, satmak.

Sat-mak, Sa-tın almak

SAG :erste qualitet,Leben (İn. Ki. 2.,832) birinci kalite, diri,

Sağ, Sağdın, Sağlam. /gut (San. Cs.,23): iyi, sağlam.

Sak=temiz, sağlam(Kt. B.)

SAG-GE :zurückhalten(F. D. 2.,233): durdurmak

Sak-lamak

SAGGA :Kopf (A. D.,30),(F. D. 1.,133): baş

Sagga=Türkmenistan’da çocukların (Türkiye’deki misket gibi) aşık kemiklerini düzerek oynadıkları aşık oynunda ;aış yapılan büyük aşığa; sagga veya baş aşık denilmektedir.

ŞAKAN, ŞAMAN :Göttheitsnamen (F.D.2.,257):Tanrı adlarından.

Çakan=Eski Türkmen adlarından.

Şaman=eski türklerde tanrı ile ilişkisi olduğu savınılan din adamy.

SAL :Frau (A. D.,86): kadın

Sal-atı = bazı Türkmen agızlarda kıza salatı oğlana doğma denilir.

Siňil=Kız kardeş(Es. t. G.)

SANGU :zählen (A. D.,53): sayı saymak

Sanağ, Sana-mak=saymak

SANTAG :Ziffer,Nummer(F. D. 2.,235): sayı

San, sanağ

Sa, Say(Orh.)

ŞAR :von allem was gross,viel (F. D.- -2.,258): en büyük, çok,

Şar-gara=simsiya /sifat derecelendirmede üstün olan.

(Görüldiği gibi şar türkmencede de ayni şekilde kullanılmakta´dır.)

SAR :binden (İn. Ki. 2.,854) bağlamak, sarmak.

Sar-amak=Sar-mak

Saru=sarmak(D.L.T.)

SAR :vertreiben, wegjagen(İn. Ki. 2.,853),(A. D.,234):

Sür-mek, Sür-gün /: sürmek, sürgün etmek.

Sür-mek=sürgün etmek(D.L.T.)

SAR :rasieren(İn. Ki. 2.,854): [saç]kesmek, silmek.

Sıyr-mak=(saç, sakal) kesmek.

ŞE :Kälte (A. D.,26),(F. D. 2.,261) soğuk/üşümek.

Üşe-mek

SI :freundlich sein (F. D. 2.,237): saygı göstermek,

Sı:lamak=sayğı göstermek. /,arkadaşlık etmek.

Silik=din adamı(D.L.T.)

SIG :eng (İn. Ki.,108): sıkı/ dün (Os. Tu.,24): ince.

Sık=sıkı

Sık=az(D.L.T.)

SIG :beautiful,friendly (San. Cs.,106): güzel, saygılı

Söyği=sevgi

Sev[sw], swü(Turan t.1)=sevmek,sevgi

SIG :niedrig (F.D.1.,135),(F.D.2.,241): kısa, alçak..

Sıyka=suyun derin olmadık yeri.

Sığ (tr. t.)

SIG :schlagen (F. D. 1.,135),(F. D. 2.,231): vurmak.

Sı:k-dırmak=çubuk`la dövmek.

SI-IL, SIL :vernichten (F. D. 1.,135), (A. D.,5): yok etmek.

Sıl-mak=Silmek

Sı(Orh.), Si(Es.t.G.)=dövmek, yenmek.

ŞIKA :Ton (F. D. 2.,259): kil, balçık

Şıkga=Türkmencede bir çeşit kil

SIPA,SUBA :Hirte( A. F. 30),(F. D. 2.,237)

Çopan=Çoban

SIR :ausreissen,entfernen (F.D.1.,135): yolmak, koparmak.

Sı:r-mak=[saçı,sakalı]kesmek.

Sıl-mak=Silmek

Tir-mek=dermek

SIR, SIRU :lang (A. D.,62),(F. D. 1.,135): uzun

Sı:r-dam=uzun, dik

Süyri, Sı:rık=bu sözcükler de uzunluğu anlatıyor.

Sıruk=direk(D.L:T.)

GIŞ-SIR=ağaç-uzun=sırık ağaç (aynı kaynak).

SIR, SUR :spinnen (F. D. 2.,251,256): eğirmek

Sara-mak, Sar-ğı

Saru(D.L.T.)

ŞITA :to tie up, bind up(San.Cs.,119): düğümlemek, bağlamak.

Çit-mek=düğülemek

SU :Horn (A. D.,29) buynuz

Süs-mek = boynuz-lamak.Türk dilinin geramerinde Ad`dan eylem yapma olayını: boynuz>boynuz-lamak, kurşun>kurşun-lamak, dayak> dayaklamak ... nazara alındık`ta, ;su; ve ;süs-mek; sözcüklerin birbirine bağlantısı görülür.

SUD(SU) :entfernen (F. D. 2.,249): uzaklaştırmak

Sür-mek, Sürgün etmek

SUD-SU :besprengen,versenken(in Wasser) (F. D. 2.,250):

Suw-lamak, Suw sepmek. /: su serpmek, suya dalmak.

SUG :Sumpf (A. D. 81): bataklık

Suw, Suwug=sulu

Sub=su(Orh.)

SUN, SUNNU :geben,übergeben(A.D.,38): vermek, geçirmek.

Sun-mak

Sun-mak(D.L.T.)

SUR :press,abgrenzen (İn. Ki.3.,60), (F. D. 1.,136):

Sür-mek, Sürgün etmek. /: sıkıştırmak, sınırını belirlemek.

Sür-mek(D.L.T.)

SUR :kriechen(F. D. 2.,252): sürünmek

Süyr-enmek=Sür-ünmek

SUTUK :Rohrart (A. D.,67): kamış çeşidi

Tüydük=Kamıştan yapılmış flüt

Düdük (Tr. t.)

SU-UB :reinigen (F. D. 2.,248): temizlemek

Süpür-mek

T

TAG :niederwerfen(F. D. 2.,153): atmak, yere koymak.

Taş-lamak, Taş-lamak(D.L.T.)=atmak

TAG :schmücken (F. D. 2.,154): süslemek.

Dak-mak, Tak-mak(Tr. t.), Takım

Tak-mak(D.L.T.)

TAH :hinzufügen (Os. Tu.,24): artırmak, eklemek.

Dak-mak=Tak-mak(Tr. t.)

TAL, DAL :weit (İn. Ki. 3.,81),(F. D. 2.,155):uzak.

Dal, Daş=uzak (;dal; sözcüğü de halk türkülerinde uzaklığı anlatıyor, örneğin: Ağaç uzun boyum kısa - ;dal; pudak`ta narım kaldı.)

TAP :verriegeln (F. D. 1.,126): kapını örtmek,

Yap-mak=örtmek, kapatmak

Tapbat-lamat=berkitmek, kapatmak

TAR :scheiden,spalten (İn. Ki. 3., 59): biribirinden

Yar-mak, Dara-mak ayırmak, yarmak.

Tara-mak (Tr. t.)

TAR :abschneiden,trennen (İn Ki.3.,59): kesmek, ayırmak,

Dar-ğatmak / spalten (F. D. 2.,155):yarmak.

Tar-mak=dağıtmak(D.L.T.).

TE(GA) :ganz nah heranbringen(İn.Ki. 3.,210): sıkı yaklaşmak,

Değ-mek, Dokun-mak(Tr.t.). / touch(Os. Tu.,24): el değirmek.

Täg=değmek(Orh.)

TEGA :sich nähern (F. D. 2.,158): yaklaşmak

Değ-mek, Dokun-mak, Tokuş-mak(Tr.t.).

TEMEN :Erdwall(A. D.,63),Fundament,Grundstein (A.F.,29):

Temel(Tr.t.) /: temel, temeltaşı.

Tömön=dip(Türç. Y.)

TEN :kalt sein oder werden (F. D. 2.,159): soğuk ve ya

Doň=Don, Buz / soğuk olmak.

Doň-mak

Toň=don(D.L.T.)

TEN :sich beruhigen(F. D. 2.,159): dinlenmek.

Dı:nç(almak),Din-lenmek(Tr. t.)

Tın-mak=dinlenmek(D.L.T.)

Ting=rahat(Kt.B.)

TI :rest(San. Cs.,97): dinlenmek

Dı:nç almak=Din-lenmek(Tr. t.)

Tin-mak=din-lenmek(D.L.T.)

TI, TIN, TIL :lebender (H. U.,83-4), (A. D.,15), (F. D. 1.,126): diri.

Diri, Tirik(Çağatay t.)

Tin=dirilik(Es.t.G.),(Kt.B.)

TIBIRA :metal(Os. Tu.,24)

Demir, Temur(D.L.T.)

TI-GI :Lied (S.N.Kramer “Sumerische Lit. Texte aus

Di:mek=demek, söylemek. Nippur”Berlin-1961,s.160): şarkı, şarkı-

Ti/Di=demek(Turan t.1),(Orh.). -nın sözleri.

TU :Wind(F. D. 2.,160): ruzgar, yel Tüveley=Kasırga

TU(D),TU :gebären(F. D. 1.,127),(F.D.2.,161): doğmak.

Doğ-mak

Toy(Orh.), Tug, Tuh(Es.t.G.)=doğmak

TUG :Kleid(F. D. 1.,126),(F. D. 2.,161): giyisi.

Don=cüppe,üst giyim”Güzellik ondur dokuzu dondur”(Atasözü).

Ton(D.L.T.)

Tuğ=Türkmen dilinde bayrağa ;baydak; ve ;tuğ; denilir.

TUKU :weave, weben (San. Cs.,101), (Os. Tu.,24):

Doka-mak /: Dokumak,örmek.

Toku-mak(Az. t.), Tokı-mak(D.L.T.)

TUKU, TUG(K) :verfolgen,jagen (Os. Tu.,24): takib etmek,

Tokuş-mak(Tr.t.) /,avlamak/ergreifen (A. D.,88): tutmak. Tokuş=savaş(D.L.T.)

Dokun-mak(Tr.t.),Tut-mak

TUN, DUN? :in der Erde graben, Schacht (F.D. 2.,152): yeri kazmak,

Hin=çöl hayvanların yerı kazıp yaptığı yuva. /: maden, çukur.

Tünek=ev

TUR :Hürde(A. D.,22): sepet

Torba

TUR :Hof,Stall (F. D. 2.,163): avlu, mal yatağı

Töwerek=çevre, etraf, daire

E TUR-A :Stall (F. D. 2.,163): mal yatağı

Öy töwereği=Ev çevresi

TUŞ :sitzen (A. F., 27): oturmak

Düş-mek=inmek

Düş-lemek=Yola gidirken bir yerde inerek oturup dinlenmek.

Tüş, Tüşnäk(Es.t.G.)=Yurt

U

U :Pflanze (A. D.,53), Grass,Kraut (A. P.,141)

Ot

U :Schlaf (A. D.75), (F. D. 1.,113), (F. D. 2.,39)

Uw-kı

Uy-mak, uy-ku(Tr. t.)

U, UH :Zehn (A. F.,40)

On (10)

U :Kampf (İn. Ki. 2.,1065): savaş

Uruş, Uruş(D.L.T.)=savaş, dövüş

SUN, U-SUN :Kuh (A. F., 26): sığır

Suğun=dere sığırı

UD :strahlen,Licht,Sonne (A. D.,46), (İn. Ki. 3.,210):

Od /: alev, ışık, güneş.

UD :Zeit(F.D.2.,s.44): zaman

Öd=zaman(Orh.)

Üd=zaman(Kt.B.)

Öt-mek=zamanın geçmesi

UDI, UDU :Schlaf(A. F.,30)

Uwkı=Uyku

Hüwdi (Türkmence´de annelerin çocüları uyutmak için okudukları

Ui(Orh.), Udi(Es.t.G.) =uyku türkü, ninni).

UDUN :Ofen (A. D.,46), (İn. Ki. 3.,210), Feuerofen,

Od, Ocak Brennofen(F. D. 2.,45): Ocak, soba.

Odun=yakmak için kullanılan ağaç.

UG :Festungsmauer(A. D.,38): kalenin duvarı

Uwk=Türkmen çadırının ahşap iskeleti

Uğ(D.L.T.)

UG :Leute,Volk (A. D.,52),(F. D. 2.,42): toplum, halk

Ok=halk(Orh.),Uk(D.L.T.)

Uruğ=Soy

UG,UGU,UHU :Gift (F. D. 2.,54), (A. D.,65): zehir

Awı, Agu(D.L.T.)

UKU :Schlaf (F. D. 2.,43): uyku

Uwkı, Udhu(D.L.T.)

UL :to be high (San. Cs.,109): büyümek

Ulı=Ulu, Ulug(D.L.T.)

UL :Stern (F. D. 2.,46): yıldız.

Ulduz(Az. t.), yıldız

Yula=ışık(Kt.B.)

UMUŞ :Werk (Os. Tu.,25): iş, iş yeri

Yumuş = iş, ödev

UR :Bürger,mann (F. D. 1.,114): vatandaş, adam /

Uruğ=soy /Mensch (F. D. 2.,47) insan.

UR :Hund (F. D. 2.,47): köpek

Üyr-mek=ürümek

Ür-mek(D.L.T.)

UR, URRI :ernten (A. D.,91), (F. D. 2.,50): ekin biçmek

Or-mak=biçmek

URAŞ :to see,look,examine (San. Cs.- ,110): bakmak, görmek,

Araş-tırmak(Tr. t.) /, imtihan.

URTA :İnnerenraum,Weltraum (A. D.,82): orta boşluğu, dünya-

Orta /- fezası.

URU, URI :Bruder (A. D.,56): kardeş

Uruğ=soy, Urug(D.L.T.)

URUD, URUDU :Copper(San. Cs.,102): bakır

Üre=bakırın kalay ve çinko yaptığı bileşik.

:Werk (Os. Tu.,25): iş

:Vogel (A. P.,18): kuş

Guş=kuş

:Verstand,Klugheit (F.D.2.,s.53): akıl, düşünce.

Huş=akıl

Us=düşünce(Kt.B.)

:Lead,follow (San. Cs.,129): uydurmak,uymak

Uy-mak, Uyuş

USU :Kraft (A. F.,19): güç

Isğın=güç

UŞU(üç on) :30 dreizig;(İn. Ki. 3.,29)

Otuz

Z

ZAG :rechtseite (A. D.,56), (F. D. 1.,132): sağ yanı

Sağ

ZAG :Grenze (F. D. 2.,219): sınır

Çäk, Ara çäk=sınır

ZAL, ZALAG :glanzen (İn. Ki. 3.,29), (F. D. 2.,221): parlamak

Salgım=serap

Soluk=güzel(Kt.B.)

ZIBIN :İnsekt (F. D. 2.,223): böcek, haşare

Çı:bın


Sözlükde kullanılmış kaynaklar

A. D. = Anton Deimel, Sumerische Grammatik mit Übungs stücken und zwei Anhaengen- Liste der gebraeuchlischsten Keilschriftzeischen mit ihren Urbilden und den Hauptbedeutungen, Roma, 1939

A. P. = Arno Poebel, ;Grundzuege Der Sumerischen Grammatik, Rostok, 1923

İn. Ki. 3. = İnim Kiengi-3, B. Huebner und A. Reizammer, Marktredwitz, 1987

İn. Ki.2-1=İnim Kiengi-2-1, B. Huebner und A. Reizammer, Markredwitz, 198

İn. Ki. 2-2= İn. Ki. 2-2, B. Hübner und A. Reizammer, Markredwitz,198

F. D. 1 = Friedrich Delitzsch, Sumerische Sprachlehre, Leipzig,1914

F. D. 2 = Friedrich Delitzsch, Sumerische Glossar, Leipzig,1914

A. F. = Adam Falkenstein, Das Sumerische, Leiden,1959

N. P. = N. Poppe, 1-Bemerkungen zu G. J. Ramstedt,s Einfuerung in die Altaische Sprachwissenschaft, 2- Ein Alteskulturwort in den Altaischen Sprachen; Helisinki, 1953

F. H. = Fritz Hommel, Ethnologie und Geographie Des Altenorients, Muenchen,1925

Z. A. = Zeichenliste Der Archaischen texte aus Uruk, M. W.Green und J. Nissen, Berlin,1987

Os. Tu. = Osman Nedim Tuna, Sumer ve Türk Dillerinin Tarihi ilgisi ile Türk dilinin yaşı Meselesi; Ankara,1990

San. Cs. = Sandor Csöke, The Sumerien and Ural-Altaik elements in the Old Slavic Language, Muenchen, 1979

H. V. = Hermann Vamdery, Ethimologisches Wörterbuch der Turko-Tatarischen Sprachen, Leipzig-1878

I. G. = Imanuel Geiss, Epochen und Strukturen: Grandzüge einer Universalgeschichte für die Oberstufe, Frankfurt am Mai 1994

M. İ. Ç.= Muazzez İlmiye Çığ, Kur’an, İncil ve Tevrat’ın Sumerdeki Kökleri, İstanbul 1996

D.L.T.=Kaşgarlı Mahmut, Divanü Lugat-it-Türk; -4- Dizin, Endeks, Ankara-1991

Kt.B.=W. Radloff, Kudatku Bilik des Jusef Chass-Hadschib Aus Balasagun, St. Petersburg-1910 (Sözlük bölümi)

Karşılaştırmalı Türk Lehçeleri Sözlügü, Ankara-1991

M. Y. Hamzaef, G. Ataef, G. Açilova, V. Mesgudof, A. Mesetgeldief, Türkmen Dilinin Sözlüğü, Aşkabat, 1962

S. Arazkulıef, S. Atanyazof, P. Berdief, F. Sapanova, Türkmen Dilinin Diyalektolojik Sözlüğü, Aşkabat, 1977

Turan t.=Turan türkcesi yani isadan öncesi bin yıldan itibaren tarih sahnesinde tanınmış ;Sak-Iskit; kabile birliği ve bu kabilelere aid Part(Eşkani) devletini kuran ;Part, Parn; türklerin dillerinden kalmış sözcükler:

Turan t.1=prf. Dr. Muhammedtagi Zehtabi(Kirşçi) “Iran türklerinin eski Tarihi,2.cild” Tebriz-2000yıl, S.356-64(Part türkçesinin text ve sözlüğü).

Turan t.2=Jeorge Rawlinson “The Sixth Great Oriental Monarchy” London-1873, s.23.

Turan t.3=A. Vambery “Geschichte Buchara´s oder Transoxanien” Stuttgart-1872, s. 11.

Turan t.4,5=A. Vambery “Das Turkenvolks” Osnabrück-1970, s.11, s.25.

Türkç. y= K. Grönbech “Türkçenin Yapısı” Ankara-1995

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder